search

Dönüşen Dünyada Toplumsal Cinsiyet Eşitliği

İçinde yaşadığımız dünya geçmişe kıyasla çok daha hızlı dönüşüyor. Öyle hızlı ki, bu dönüşümlerin neresinde olduğumuzu anlayabilmek için bir durup düşünmemiz gerekiyor. Biz iktisatçıların “bir durup düşünmek”ten anladığı şey ise veriye dönmek, veriyi incelemek. TSKB Ekonomik Araştırmalar olarak her sene olduğu gibi bu sene de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kadınların ekonomik güçlenmesi önündeki olası riskleri değerlendirmek için bir fırsat olarak benimsedik ve verilere dönerek toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren faktörleri “TSKB Tematik Bakış - Dönüşen Dünyada Derinleşen Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği” raporumuzda değerlendirdik.

• COVID-19 pandemisi: OECD’nin gerçekleştirdiği çalışmaya göre, pandemi sebepli okul ve kreş kapanmalarıyla beraber gelen ek ücretsiz bakım görevlerinde 12 yaşından küçük çocuğa sahip annelerin, babalara göre 3 kat daha fazla yer aldığını ortaya koyuyor. Türkiye ise hem %77’lik oranla pandemi döneminde artan ücretsiz ev işlerini annelerin en çok üstlendiği, hem de 55 yüzde puan ile anne-baba arasındaki farkın en yüksek olduğu ülke olarak karşımıza çıkıyor¹.

• Dijital toplumsal cinsiyet uçurumu: 2020 yılında küresel düzeyde erkeklerin %62’si, kadınların %57’si internet kullanırken, düşük ve orta gelirli ülkelerde bu oran sırasıyla %31 ve %19 seviyelerine iniyor. Cinsiyetler arasındaki bu uçurum, salgın döneminde özellikle okul çağındaki genç kızlar için ayrı bir tehdit oluşturmakta. Salgın döneminde kapalı kalan okullar dezavantajlı hanelerden gelen çocukların uzaktan eğitimden yararlanma olasılıklarını yaşıtlarına göre düşürürken, özellikle kız çocukları, ev işlerinde artan sorumluluk ve dijital cihazlara kısıtlı erişim nedeniyle eğitim olanaklarına da erişimde önemli engellerle karşı karşıya kaldı. Yapılan tahminlere göre, dijital kaynaklara erişimi zorunlu hale getiren salgın, tahminen 10 milyon kız çocuğunu eğitimini bırakma riskiyle karşı karşıya bırakıyor².

• İklim krizi: İklim değişikliğinin yıkıcı sonuçları savunmasız ve dezavantajlı grupları daha fazla etkiliyor ve kırsal kesimde yaşayan yoksul kadınlar bu grupların başında geliyor. Salgın sırasında iklim krizi kaynaklı tedarik zincirlerinde ve tarımsal üretimde yaşanan aksaklıklar süregelen gıda güvencesizliği sorununu daha da derinleştirdi. 2020 yılı verilerine göre, dünyada yaklaşık her üç kişiden birinin yeterli gıdaya erişimi yok ve salgın döneminde gıda güvencesizliği yaşayan kişilerin toplam nüfusa oranında toplumsal cinsiyet açığı yükseldi. 2019 yılında gıda güvencesizliği tehlikesi altında olan kadınların toplam kadın nüfusuna oranı erkeklere kıyasla %6 daha fazla iken 2020’de bu fark %10 seviyesine kadar çıktı³.

Raporumuzda da detaylıca ele aldığımız üzere, tüm bu istatistikler, iklim krizi tehlikesinin gölgesinde salgın sonrası toparlanmanın insan ve doğa odaklı, sürdürülebilir, kapsayıcı ve toplumsal cinsiyet eşitliğini merkeze alan bir eylem planı etrafında desteklenmesi gerekliliğine işaret ediyor. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü bu eylem planını kurgulayabilmeye yönelik özel sektör, akademi ve kamu işbirliğini canlandırabilmek için büyük bir fırsat teşkil ediyor.


(1)OECD (2021) Caregiving in crisis: Gender inequality in paid and unpaid work during COVID-19

(2)UNESCO, UNICEF, World Bank (2021) The State of the Global Education Crisis: A path to recovery

(3)FAO (2021) The State of Food Security and Nutrition in the World

You May Also Be Interested In

Other Blog Posts