Teknoloji şirketlerinin yeni gözdesi sağlık hizmetleri
Elektrik Piyasası Kapasite Mekanizması Yönetmeliği 20 Ocak 2018 tarihli ve 30307 sayılı Resmi Gazete’de yayımlandı ve Türkiye Elektrik Piyasası için yeni bir kapı aralanmış oldu. Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi (TEİAŞ) tarafından işletilen kapasite mekanizması, “elektrik piyasasında arz güvenliği sağlanması için yeterli kurulu güç kapasitesinin oluşturaTeknolojiyi hayatımızın hangi alanında kullanmıyoruz diye düşününce artık pek fazla bir şey gelmiyor aklımıza. Peki, konu kendimizin ve sevdiklerimizin sağlığı olunca teknolojiyi hayatımıza ne kadar sokuyoruz? Yani başka bir ifadeyle, sağlık verilerimizi kolayca hesaplayabilen, yorumlayabilen ve hatta tedavi önerileri sunan akıllı telefonlarımıza mı güveniyoruz, yoksa hala direkt olarak doktorumuza mı başvuruyoruz?
PwC danışmanlık firmasının 2017 yılında yaptığı araştırma,
insanların yüzde 55’inin teknolojiyi sağlık hizmetlerinde kullanmaya meyilli olduğu yönünde. Türkiye’de bu oran yüzde 85’e kadar çıkıyor!
Çünkü teknoloji sağlık alanında da daha hızlı, daha fazla güvenilir ve en önemlisi daha az maliyetli hizmetler sunuyor.
Örneğin, ABD’de sağlık hizmetlerinin etkinliğini ve maliyetini sorgulayan kişi sayısı hiç de az değil. Bunun farkında olan dünyanın önde gelen üç dev şirketi Amazon, JPMorgan ve Berkshire Hathaway, geçtiğimiz günlerde birlikte sağlık hizmetleri şirketi kurmaya karar verdiklerini açıkladı. İlk aşamada sadece bu üç firmanın 1,1 milyon çalışanının faydalanacağı şirketin mevcut sağlık sistemini kolaylaştıracak teknoloji çözümleri sunacağı belirtildi. Amazon’un zaten birçok farklı şekilde sağlık alanında yatırımları bulunuyor. Apple, 3 senesini, cihazlarını ve yazılımını medikal veri üretecek ve klinik araştırmalara hizmet sunacak hale getirmek için harcadı. Alphabet’in yine sağlık hizmetlerinde yapay zekâ üzerine satın aldığı firmalar mevcut. Ayrıca, Facebook ve Microsoft da sağlık hizmetlerini ana hizmet alanları arasına sokmak için çalışmalarını sürdürüyor. İlaç firmaları da artık teknolojiyi çok daha fazla etkin kullanmak adına girişimlerde bulunuyor.
Yakın zamanda çok daha fazla teknoloji şirketinin ve yeni girişimlerin sağlık hizmetleri sektörüne gireceğini öngörmek hiç de zor değil. Türkiye’de ise ilaç ve tıbbi cihaz stratejik öncelikli alan olarak birçok yerde zikrediliyor. Yani yerli otomobil projesine benzer, yerli ilaç ve yerli tıbbi cihaz projelerinin gelmesi bekleniyor. Belki de yerli otomobilde de yeteri kadar gündeme gelmeyen yeni nesil araçlarda ihtiyaç duyulacak yerli teknolojik yazılımların öneminin, sağlık hizmetlerinde daha fazla ön plana çıkartılması gerekecek.
ulması ve/veya uzun dönemli sistem güvenliği için güvenilir kurulu güç kapasitesinin korunması” amacıyla geliştirildi.
31 Ocak 2018 tarihi itibarı ile yapılan başvurular sonucunda 2018 yılı içerisinde 20.022 megavat kurulu güç kapasitesine sahip 27 santral kapasite mekanizmasından yararlanmaya hak kazandı. 1 Nisan 2018 tarihinde devreye giren kapasite mekanizmasından yararlanabilecek santrallerin kurulu güç açısından %48,5’ini doğal gaz santralleri, %28,9’unu yerli kömür (taş kömürü, asfaltit ve linyit) santralleri ve kalan %22,6’sını ithal kömür santralleri oluşturuyor.
Yukarıda da bahsedildiği üzere 2018 yılında toplam kurulu güçleri 4.515 MW olan 3 adet ithal kömür santrali de kapasite mekanizmasından yararlanmaya hak kazandı. Bu santraller, yerli kaynak kullanmaları durumunda kapasite mekanizması ödemelerinden faydalanabiliyorlar.
Son yıllarda elektrik talebinin arza göre beklenen miktarda artmaması ve elektrik piyasasında yenilenebilir enerji santrallerinin de devreye girmesiyle, baz yük santralleri olarak sayılabilen fosil yakıtlı santrallerin sürdürülebilirliği konusunda endişeler artmıştı. Özellikle “spark spread” miktarlarının azalması ile beraber bu santraller operasyonel maliyetlerini karşılayamaz duruma geldiler.
Yerli kömür santrallerine verilen “satın alma garantisi”nden sonra, verimli ithal kömür ve doğal gaz santrallerini de desteklemeyi hedefleyen “kapasite mekanizması”nın sabit maliyetlerini karşılayamayan santrallerin kapanmasını önleyeceği düşünülüyor.
Baz yük santralleri olarak sayılabilecek bu santralleri sürdürülebilir kılmak için TEİAŞ tarafından yıllık ve aylık olarak belirlenen kapasite ödemelerinde tahmini santral yatırım maliyetleri ve bu yatırımlar için ihtiyaç duyulan finansman maliyetinin seviyesi ile elektrik üretiminin mali sürdürülebilirliğinin sağlanması kriter olarak öngörülüyor. Bu kriterler göz önünde bulundurulduğunda 2018 yılında gerçekleşmiş ve gerçekleşmesi planlanan ödemeler sağda yer alıyor:
Ocak – Mayıs 2018 döneminde gerçekleşen ödemelerin yarısından fazlası doğal gaz santrallerine yapılmış durumda. İlk beş ayda yapılan ödemelerin %98’inden fazlasını yerli kaynaklarla ve doğal gaz ile üretim yapan santrallerin kullandığı görülüyor.
Her ne kadar bu uygulamanın ne zamana kadar süreceği konusunda mevcutta bir belirsizlik hakim olsa da, bu santrallere yapılan bütçe kısıtlaması dahilinde olan yıllık kapasite mekanizması ödemelerini bir sübvansiyon olarak değil bir ekonomik gereklilik olarak düşünülmesi mümkün. Talep yönetimi açısından bakıldığında aşırı hava olaylarında (üst üste sıcak yada soğuk günlerde ihtiyaç duyulması) anlık artan talebin karşılanmasında kapasite mekanizmasından faydalanan santrallere ihtiyaç duyulacaktır. Türkiye’de doğal gaz ve yerli kömür santrallerinin elektrik fiyatlarının yeterli seviyede olmamasından ötürü kapanması ihtimali doğduğunda, ciddi bir arz güvenliği sorunu gündeme gelecek, buna bağlı olarak elektrik fiyatlarının artması ve bu artışın tüketiciye ek bir maliyet getirmesi kaçınılmaz olacaktır. Kapasite mekanizmasının olmaması, doğal gaz santrallerinin çalışmaması olasılığında, piyasa takas fiyatı (PTF) 4-5 kuruş artabilir. Bu artışın tüketiciye maliyeti, bu santralleri düşük bir maliyetle çalışır tutmaktan daha fazla. Nitekim bazı Avrupa Birliği ülkelerinde de kapasite mekanizması düşen elektrik fiyatlarına karşı arz güvenliğini sağlamak için kullanılıyor.
Ayrıca, Paris Anlaşması fosil yakıt teşviklerinden vazgeçilmesini işaret ederken hava kirliliğini artıran ve kamu sağlığını tehdit eden termik santrallerin desteklenmesinin ne kadar doğru olduğu da tartışma konusu olmaktadır.
Özetle, Türkiye elektrik piyasasında orta vadede yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretiminin artması hedefi elbette sürmeli, eş zamanlı pik talebin güvenli biçimde karşılanması için de kapasite mekanizmasının ekonomik bir gereklilik olarak görülüp görülmemesi konusunda daha detaylı çalışmalar yapılmalıdır.
You May Also Be Interested In



