Portföy Girişlerinin Belirleyicileri
2024’ün geride kalan döneminde gelişmiş ekonomilerdeki veri akışı ve jeopolitik gelişmelere bağlı olarak küresel finansal piyasalarda ve gelişmekte olan ekonomilere sermaye girişlerinde oynaklık sürdü. Bu dönemde Türk finansal varlıklara olan ilgi ise karışık bir tablo çizdi. Devlet iç borçlanma senetlerine girişler dalgalı bir seyirle de olsa devam etti. Fakat hisse senetlerinde küresel eğilimlerin ötesinde bir zayıflık gözlendi. Bu yazıda gerek Türkiye’nin karışık tablosuna gerekse yakın dönemin küresel eğilimlerine sermaye akımlarını belirleyen faktörler üzerinden kısaca bakmak istiyoruz.
Gelişmekte olan ekonomilere yönelik sermaye akımlarının belirleyicilerine ilişkin çalışmalar1 küresel ve ülke özel faktörlerin, sermaye akımlarının türüne göre değişen etkide bulunduğuna işaret ediyor. Sermaye akımlarının hareket ettiği ekonomiler arasındaki iten-çeken faktörler olarak en yaygın bilinenlerin faiz oranı (getiri) ve büyüme farklılıkları olduğunu söyleyebiliriz. TCMB’nin 2024 Mart’taki faiz artırımı ve makro ihtiyati çerçevedeki normalleşme adımları TL cinsi tahvillerin faizini artırarak Türkiye ile ABD tahvil getirileri arasındaki farkı artırdı. Öte yandan, yurtiçinde yıl ortasında ekonomik aktivitede ivme kaybı belirginleşirken, enflasyonda iyileşmenin beklendiği kadar hızlı olmaması ile faiz indirim beklentileri ötelendi. Bu ortamda tahvillere ilgi dalgalı da olsa sürerken, hisse senetlerinde Mayıs ayı sonrasında yabancı çıkışı başladı. Uluslararası Finans Enstitüsü’nün (IIF), Ocak-Eylül verileri Çin hariç gelişmekte olan ekonomilerde yabancıların tahvil alımlarının 127,1 milyar dolar olduğunu ve bunun 17,6 milyar dolar ve %13,9 pay ile TL tahvillerde olduğunu gösteriyor. Söz konusu dönemde yabancıların Çin hariç gelişmekte olan ekonomilerin hisse senetlerinde 20,4 milyar dolarlık net alımlarına karşın Türk hisselerinden 1,8 milyar dolarlık net satışı dikkat çekiyor. Diğer bir ifadeyle, Türkiye’nin yerel dinamikleri, tahvil yatırımlarında küreselde ikinci çeyrekte yaşandığı gibi çıkış olduğunda bile giriş kaydedilebileceğini ve hisse senetlerinde negatif ayrışmanın gerekçesi olabildiğini gösteriyor.
Yapılan farklı çalışmalar sermaye akımlarını belirleyen yerel ve global faktörlerin öneminin zaman içerisinde değişebildiğini ortaya koyuyor. Bu kapsamda Uluslararası Ödemeler Bankası’nda (BIS) yayımlanan bir çalışma2 VIX gibi geleneksel risk iştahı göstergelerine ek olarak sermayenin geldiği ülkedeki yatırımcının getirisini etkileyen diğer faktörlerin hem tahvil hem de hisse senedi yatırımlarını daha çok etkilediğini gösteriyor. Jeopolitik belirsizliklerin yanında, ABD’de Ekim ayının ilk yarısında beklentilerin üzerinde enflasyon ve işgücü verilerinin açıklandığı ortamda VIX endeksinde yükseliş sınırlı kaldı. Fakat ABD tahvil faizlerindeki artış ve dolardaki güçlenme küresel riskten kaçışı tetikledi. Yine IIF tarafından haftalık bazda yayımlanan geçici veriler Ekim’de gelişmekte olan ekonomilerin tahvillerinde ve hisse senetlerinde genele yayılan çıkış olduğunu gösteriyor. Söz konusu dönemde yabancıların Türk hisse senetlerine ilgisi zayıf kalmayı sürdürürken tahvillere olan ilgi dirençli kalarak yerel faktörlerin devam eden etkisine işaret ediyor.
ABD seçimleri sonrasında da küresel belirsizliklerin sürebileceği önümüzdeki dönemde dışsal faktörlerin sermaye akımları açısından önemini koruyacağını söyleyebiliriz. Bu noktada gelişmiş ekonomi merkez bankalarının yapabilecekleri faiz indirimleri küresel finansal koşulları bir miktar destekleyebilir. Ancak, jeopolitik konulardaki müttefiklik, finansal piyasaların açıklığı ve kurumsal kalite gibi yapısal unsurları veri kabul ettiğimiz bir ortamda, yakın dönemin gelişmeleri, gelişmekte olan ekonomilerin sermaye girişini istikrarlı kılabilmek için içsel unsurları cazip tutulmaya devam etmesi gerektiğini hatırlatıyor.
(1) https://www.imf.org/external/pubs/ft/wp/2015/wp15127.pdf