Nitelik ve Nicelik Bir Arada: Kapsayıcı Kalkınma Endeksi
Bir önceki yazımda GSYH ölçütünün tek başına yetersiz kaldığını vurgulamıştım. GSYH ve onun yıllık artışı ilerlediğimiz yön ya da yoldaki seyrin kalitesinden ziyade ilerleme hızımızı ölçmekte kullanılabiliyor.
Buradan yola çıkarak, bu ölçütün tek başına kullanılmasının politika tasarımı için yetersiz olduğu kanısının yaygınlaştığını belirtip, bu göstergenin yetersizliklerini telafi etmeye yönelik girişimlerden biri olan Dünya Ekonomik Forumu’nun Kapsayıcı Kalkınma Endeksi (KKE)’nden bahsedeceğimi belirtmiştim.
KKE’nin hazırlık sürecinde ortanca hanehalkı yaşam standardındaki iyileşme için GSYH artışının gerekli bir koşul olduğu ancak bu koşulun yeterli olmadığından hareket edildiği belirtiliyor. Endeks hesaplamaya dahil ettiği ülkeleri “Büyüme ve Kalkınma”, “Kapsayıcılık” ve “Nesillerarası Eşitlik ve Sürdürülebilirlik” başlıklarında 12 kriter üzerinde değerlendirmekte, sıralamakta ve sıralamadaki gelişim hızlarını raporlamakta. Çıktılar, raporun mantığı gereği gelişmiş ve gelişen ülkeler için ayrı ayrı takip ediliyor.
29 gelişmiş ülke için yapılan hesaplamalarda
ilk üç sırayı Norveç, İzlanda ve Lüksemburg’un aldığı, Almanya’nın onikinci, İngiltere’nin yirmi birinci, ABD’nin ise yirmi üçüncü olduğu görülüyor. 74 gelişen ülke içinde ise ilk üç sırayı Litvanya, Macaristan ve Azerbaycan alırken, Mozambik en son sırada yer alıyor.
Hesaplamaya dahil edilen 103 ülkenin %64’ünde KKE skorlarının bir önceki yıla göre olumlu gelişim kaydettiği görülüyor. Buna karşın 29 gelişmiş ülkenin 20’sinde gelir dağılımı eşitsizliği ya aynı kalmış ya daha da bozulmuş, 17’sinde ise yoksulluk artmış durumda. Hem gelişmiş hem de gelişen ülkelerde gelir eşitsizliği bir sorun olmakla birlikte servet eşitsizliği çok daha ciddi boyutlarda. Gelişen ülkelerin 58’inde servet dağılımının eğilimi kötüleşmekte.
KKE’nin yayınlanması hem konunun gelişimini izleme olanağı sunuyor hem de uygulanan politikaların sonuçlarının niteliksel boyutuyla değerlendirilmesine imkan tanıyor. Endeks sonuçları dünya ekonomisinin mevcut dinamiklerinin gelir ve servet eşitsizliği sorununu çözmek konusunda çok iyi sonuçlar üretebildiğini göstermiyor.
Peki ya Türkiye?
Türkiye, incelenen 74 gelişen ülke içinde kişi başına GSYH olarak yedinci sırada yer alıyor. Buna karşın KKE’ye göre onaltıncı sırada. Raporda ülkeler gelişme hızlarına göre de sıralanıyor. Türkiye KKE’de kaydettiği beş yıllık gelişme hızına göre yirmi altıncı sırada yer alıyor ve ılımlı hızda gelişme kaydeden ülke olarak tasnif ediliyor.
Raporun politika ve kurumsal göstergelere ilişkin kalemleriyle Türkiye’nin konumunu incelemeye devam edelim. Bu göstergeler eğitim, temel hizmetler, yozlaşma ve rant, finansal aracılık ve reel ekonomi, girişimcilik, istihdam ve mali transferler alanlarında ölçümler de yapmakta. Her ülke bu 6 alanı tanımlayan 15 göstergeye göre derecelendiriliyor.
Türkiye temel ve dijital altyapı alanında 26 orta-üst gelir düzeyine sahip ülke içinde dördüncü sırada yer alıyor. En kötü sıralamaya sahip olduğu alan ise çalışan hakları ile ilgili kısımlar. Örneğin Türkiye orta-üst gelir grubu ülkeleri içinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ücretlere en çok yansıdığı ülke. Yani aynı işi yapan ama farklı cinsiyete sahip olan çalışanlar, farklı ücret alıyorlar. Bunun yanında çalışanların hak ihlali, ücretli doğum izini gibi konularda da Türkiye son sıralarda yer alıyor.
KKE büyümenin niteliğini artırmaya yönelik oluşturulacak bir politika tasarımı için bir öncül değerlendirme imkanı tanıyor. Raporun detaylarının incelenmesi, ortanca hane halkının refahını yükseltecek bir reform seti oluşturulmasında anahtar rolü görebilir.
Şüphesiz KKE nitelik temelli makro göstergeler oluşturmakta eksiklikleri olan, eleştirilebilecek bir deneme olarak görülebilir. Ancak önümüzdeki dönemde GSYH büyümesi gibi nicelik temelli göstergelerle politika tasarlama anlayışına meydan okuyan, nitelik temelli alternatif göstergeler çoğalacaktır. Böylece politika yapıcıların konuya olan ilgisinin artması da sağlanabilecektir.