TSKB, IDFC Öncülüğünde Düzenlenen ve Dünya Genelindeki Kalkınma Bankalarının İlk Küresel Buluşması
İskoçya’nın Glasgow kentinde bu yıl 26’ıncısı düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’na (COP26) katılan TSKB, konferansın dikkat çeken çıktıları hakkında gözlem ve analizlerini paylaştı.
Kalkınma ve yatırım bankacılığı alanında sürdürülebilirlik modeliyle ayrışan TSKB, bu yıl pandemi nedeniyle 1 yıl gecikmeli olarak İskoçya’nın Glasgow şehrinde 26’ıncısı düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’na (COP26) aktif şekilde katıldı.
TSKB’nin izlenimlerine göre COP26’nın dikkat çeken satır başları şöyle:
COP26’nın Birleşik Krallık COP Başkanlığı tarafından belirlenen iklim değişikliği ile mücadele/sera gazı azaltımı, adaptasyon, finans ve iş birliği olmak üzere dört temel amacı bulunuyordu. Kasım 2016’da yürürlüğe giren Paris İklim Anlaşması’na göre sıcaklık artışının 2 derecede hatta mümkünse 1,5 derecede tutulması hedefini yerine getirmeye yönelik faaliyetlerinin yer aldığı “Ulusal Katkı Beyanlarını” (NDC) her 5 yılda bir güncellemeleri ve sunmaları öngörülmüştü. Bu kapsamda 154 ülke NDC’lerini güncelledi. Ancak COP26’nın sonuçlarına göre 1,5 derece hedefinin yaşatılabilmesi için önümüzdeki yıl Mısır’da düzenlenecek COP27’ye kadar tüm ülkelerin 2030 emisyon azaltım hedeflerini gözden geçirmesi bekleniyor.
COP26’nın öncesinde Paris Anlaşması’nı kabul ederek, net sıfır olma yolunda hedefini 2053 olarak açıklayan Türkiye de önümüzdeki yıl içerisinde bir yol haritası hazırlayacak ve NDC’sini güncelleyecek.
Türkiye’nin COP26’da imzaladığı uluslararası bildirge ve deklarasyonlar:
- Paris Anlaşması’nın nihai hedefine ulaşılabilmesi için geliştirilecek temiz teknolojiler ve sürdürülebilir çözümlerin düşük maliyetli ve ulaşılabilir yapılması kapsamında imzalanan liderler zirvesi bildirgesi (COP26 World Leaders Summit - Statement on the Breakthrough Agenda)
- Orman ve arazi kullanımı hakkında imzalanan liderler deklarasyonu (Glasgow Leaders’ Declaration on Forests and Land Use)
- Sıfır emisyonlu araç ve ticari araçlar hakkında imzalanan deklarasyon (COP26 Declaration on Accelerating the Transition to 100% Zero Emission Cars and Vans)
Gelişmekte olan ülkelerde iklim değişikliği adaptasyonu için yaratılan finansmanın 2025 yılına kadar iki katına çıkarılmasına karar verildi. Aynı zamanda Paris Anlaşması’nın karbon piyasaları ve ticareti ile ilgili tartışmalı 6. maddesi üzerinde ülkeler arasında anlaşmaya varılarak “Paris Anlaşması Kural Kitabı” tamamlandı.
Ev sahibi Birleşik Krallık’ın “Kömürü tarihe gömelim” açılımı ile başlayan COP26’da 40’tan fazla ülke aşamalı olarak kömürden çıkış için taahhüt verdi. Bu ülkeler arasında Endonezya, Vietnam, Polonya, Güney Kore, Mısır, İspanya, Nepal, Singapur, Şili, Slovenya ve Ukrayna gibi ülkeler bulunuyor. Ancak kömürden tam çıkış tarihi bazı ülkeler için büyük bir soru işareti olmaya devam ediyor. Örneğin, Polonya tarafından verilen tarih 2049, Güney Kore için ise 2050 olarak belirtiliyor. Bu tarihlerin Mısır’da düzenlenecek COP27 öncesinde öne çekilmesi, küresel hedeflere ulaşılması için kritik bir öneme sahip. Küresel sera gazı salımlarında önemli paya sahip ve aynı zamanda elektrik üretiminde kömürün payının yüksek olduğu Çin, Amerika Birleşik Devletleri, Hindistan ve Avustralya’nın kömürden çıkış açısından tarih vermeyerek COP26’da kömürden çıkış konusunda küresel bir konsensüs oluşması konusunda büyük bir hayal kırıklığı yaşattığı ifade ediliyor. Kömürden çıkış konusunda olumlu gelişmeler tarafında ise en dikkat çekici bilgi, Güney Afrika’nın 2040’a kadar kömürden çıkacağını duyurması olarak öne çıktı. Bu gelişmede, Güney Afrika’nın dekarbonizasyonu için Almanya, Fransa, Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık tarafından finansal yardım yapılması kararının da etkili olduğu paylaşıldı.
COP26’da küresel ısınmanın önlenmesinde karbondioksitten (CO2) sonra en büyük öneme sahip metan (CH4) gazının salımlarının azaltılmasına yönelik pek çok panel düzenlendi. Aralarında ABD, AB, Kanada ve Brezilya’nın da dahil olduğu 90 ülke tarafından metan emisyonlarının azaltımı için pakta oluşturuldu. Permafrostun erimesinden kaynaklanan ve özellikle Sibirya’da meydana gelen metan emisyonları dünyanın geleceği için endişe verici bulundu.
COP26’nın dört ana gündem maddesinden biri finansmandı ve bu doğrultuda yeşil finansman, daha önce hiçbir iklim konferansında olmadığı kadar yoğun şekilde ele alındı. Pek çok oturumda başta Uluslararası Kalkınma Bankaları olmak üzere, tüm finans kuruluşlarının iklim kriziyle mücadelede daha etkin olmaları gerektiği vurgulandı. İklim değişikliyle mücadele kapsamındaki yatırımlar için düşük faizli ve uzun vadeli kredilere duyulan ihtiyaca sıkça vurgu yapıldı. İklim ve çevre alanında faaliyet gösteren teknoloji ve inovasyon start-up’larının finansmanı da çeşitli panellerde gündeme geldi.
Önümüzdeki süreçte tüm dünyada kamu ve özel sektör iş birliklerinin artması beklenirken pek çok pavilyonda, düşük karbon ekonomisine geçişin sosyal ve ekonomik etkilerinin değerlendirildiği ve adil bir şekilde herkesin sürece dahil edildiği “Just Transition” kavramına vurgu yapıldı.
Yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği konusu geçmiş iklim konferanslarında olduğu gibi yine ön çıktı. COP26’da hükümetlerin fosil yakıtlar için yapılan sübvansiyonları azaltması gerektiği ve başta yenilenebilir enerji olmak üzere yeşil dönüşüm için destek/teşvik verecek düzenlemeler yapmaları gerektiği belirtildi.
Ar-Ge ve inovasyon iklim kriziyle mücadelede kritik bir rol oynadığının altı çizildi. Ayrıca geleceğin enerjisinin hidrojen olacağı sıkça dile getirildi. Japonya ve Güney Kore gibi ülkelerin enerji üretiminde dekarbonizasyon için hidrojen teknolojisine yönelik AR-GE yatırımları üzerinde duruldu. Ancak bu ülkelerin AB’deki yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak üretilen yeşil hidrojenden farklı bir bakış açısıyla doğal gaz kaynaklı mavi hidrojen stratejisi ile ilerledikleri gözlemlendi. Bu ülkelerde ayrıca elektrik üretimi ve sanayi kaynaklı sera gazları için karbon yakalama, kullanma ve depolama teknolojileri (CCUS) alanında pek çok AR-GE çalışması yapılıyor.
Pek çok panelde iklim değişikliği ile mücadelede döngüsel ekonominin önemi vurgulandı. Tüm dünyada ürünlerde geri dönüştürülmüş madde oranının artması için çalışmaların hız kazanması, tehlikeli madde içeren veya geri dönüşümü zor ürünlerin kullanımının azalması ve biyolojik bazlı ürünlere geçiş sürecinin hızlanması bekleniyor.
İklim değişikliği ile mücadelede kara yolu taşımacılığında elektrifikasyonun yaygınlaştırılması tüm ülkeler için kritik bir konu olarak öne çıktı.
Yeşil dönüşümün deniz taşımacılığında yeşil hidrojenden üretilen amonyak kullanımı, hava taşımacılığında biyolojik yakıt oranının artırılması ve filoların yenilenmesi olmak üzere büyük değişimler getirmesi bekleniyor.
Uluslararası Finansal Raporlama Standartları (IFRS) tarafından, Uluslararası Sürdürülebilirlik Muhasebesi Standartları Kurulu’nun (ISSB) oluşturulduğuna dair duyuru yapıldı. Ayrıca IFRS, Değer Raporlama Vakfı (VFR) ve İklim Beyanları Standartları Kurulu’nun bu çatı altında birleşecekleri duyuruldu. Bu yapılanma kurumsal sürdürülebilirlik yönetiminde ölçülebilir hedeflerinin oluşturulması, denetimlerinin güvenilir şekilde yapılması ve tüm paydaşların katılımını kapsayan şeffaf bir iletişim kurulması yönünde önemli bir adım olarak değerlendirildi.