Asansör bozuldu, sosyal hareketlilik durdu!
OECD’nin Haziran ayında yayınlanan yeni raporu “A Broken Social Elevator? How to Promote Social Mobility”, yoksul bir ailenin çocuğunun ortalama gelir düzeyine ulaşması için 5 nesil beklemek zorunda olduğunu ortaya koyuyor.
Birçok ülkede nesiller arası sosyal hareketliliğin azaldığı, ebeveynlerin serveti ve sahip olduğu avantajların insanların yaşamında önemli bir belirleyici olduğu düşünülüyor. Kişilerin kendi finansal durumlarını iyileştirmelerine yönelik kötümserlik ise gittikçe artıyor.
Sosyal hareketlilik çok yönlü bir kavram. Nesiller arası olabileceği gibi nesil içi hareketliliği de kapsayabiliyor. Raporun bulgularından biri “yapışkan zemin”in insanların yukarıya hareket etmesini engellediği yönünde. Diğer bir ifadeyle, dezavantajlı altyapıya sahip çocukların yukarıya çıkmaya çalışırken “seyyar merdiven” kullanmak durumunda olduğu ve bunun yaşamın birçok alanında geçerli olduğu öne sürülüyor. Eğitim, meslek, kazanç açısından ailelerin belirleyici olduğu görülüyor. Örneğin, eğitim seviyesi düşük olan ebeveynlere sahip her on kişiden dördü ortaöğretim mezunuyken yalnızca onda biri üniversite düzeyinde eğitime sahip. Diğer yandan, 1955-1975 yılları arasında doğan ve düşük eğitimli aileye sahip pek çok kişi için “yukarı hareketlilik” artma eğilimindeyken, 1975 sonrasında doğanlar için bu tablo değişiyor ve “yapışkan zemin” varlığını koruyor. Ortalama bir OECD ülkesinde en düşük onda birlik gelir kesimine sahip bir çocuğun ortalama gelir düzeyine erişmesi 4-5 nesil sürüyor.
Eğitim seviyesi düşük olan ebeveynlere sahip her on kişiden dördü ortaöğretim mezunuyken, yalnızca onda biri üniversite düzeyinde eğitime sahip.
1990’lardan itibaren sosyal hareketliliğin oldukça yavaşladığı görülüyor. Alt kesimdeki insanların yukarı çıkma ihtimalleri zorlaşırken, üst kesimdeki insanların aşağıya gitmeleri güçleşiyor. Aşağıya inmeyi zorlaştıran bu durum “yapışkan tavan” olarak ifade ediliyor. Dağılımın üst kesimindeki insanlar, sahip oldukları avantajları çocuklarına geçirme konusunda etkin görünüyor.
Öte yandan, orta sınıf için gelir hareketliliği daha yüksek. Ancak bu bir yandan diğer gruplara kıyasla daha fazla fırsat anlamına gelirken, bir yandan da işsizlik veya boşanma gibi beklenmedik durumlarda alt basamaklara düşme açısından daha fazla risk içeriyor.
Rapor, hareketliliğin ülkeden ülkeye farklılık gösterdiğine işaret ediyor. Nesiller arası gelir eşitsizliğinin yüksek olduğu ülkelerde gelir hareketliliği beklentileri daha zayıfken, eşitsizliğin düşük olduğu ülkelerde hareketlilik daha güçlü. Kazanç, meslek ve eğitim açısından sosyal hareketliliğin İskandinav ülkelerinde yüksek olduğu, gelişmekte olan ekonomiler ve Kıta Avrupası’nda ise daha düşük olduğu gözleniyor.
Rapora göre artan gelir ve fırsat eşitsizliği ile gelir dağılımının en alt grubunda yukarı yönlü hareketliliğin olmayışı, potansiyel yeteneklerin gözden kaçırılmasına veya gelişememesine neden oluyor. Bunun yatırım fırsatları ve potansiyel işlere etki ettiği ve nihai olarak üretkenlik kaybı ve ekonomik büyümenin zayıflamasına neden olduğu ifade ediliyor. OECD’ye göre ülkeden ülkeye değişmekle birlikte mevcut politika araçları sosyal hareketliliğin teşvik edilmesi, yetenek ve potansiyellerin gelişmesi/gerçekleşmesi için şans verilmesine yardımcı olabilir. Bunun daha dinamik, yenilikçi, kapsayıcı ve adil bir ekonomi ve toplum için bir anahtar niteliğinde olduğu düşünülüyor.