search

Covid-19’un Hatırlatması: “Lucas Kritiği”

İçinden geçtiğimiz olağanüstü bu dönem birçok olumsuzluğu beraberinde getirdi. Bunca olumsuzluğun yanında, bize öğrettiklerini ve bildiğimiz halde öneminin altının çizilmesine ihtiyacımız olan şeyleri de tekrar gözler önüne sermesini bu süreçte bardağın dolu tarafında görebiliriz. Herkes kendi penceresinden aldığı dersleri muhakkak not etti kenara. Ben de küçük bir hatırlatmayı buraya not düşeyim istedim.

Merkezine “insanı” alan tüm sosyal bilimler gibi iktisat biliminin de sürekli değişim doğasında var. Bu gerçekten yola çıkarak sosyal bilimlerde çoğunlukla kanunların oluşmadığını da söyleyebiliriz. Pozitif bilimlerde ise kanunlar vardır. Kanunlar pek tartışmaya açık olgular değillerdir. Mesela Newton’un yer çekimi kanununu düşünelim. Toplumda yer çekimi kanunu üzerine tartışan çok insan bulamazsınız.

Öte yandan sosyal bilimler, bilhassa iktisat, toplumda geniş bir kesimin üzerine kafa yorabildiği ve hatta sohbetler yapabildiği bir alan olagelmiştir. Halk arasında yapılan bu gündelik sohbetleri bir kenara bırakırsak, iktisatçıların tartışmaları bu bilimin ilerlemesi için oldukça önemlidir. Ancak bazı dönemlerde konuşmalar tam bir kakofoniye döner ve sesler de yükselir. Bu dönemleri de genelde şu an içinde bulunduğumuz gibi olağan dışı gelişmelerin yaşandığı, iktisadi olguların eleştiriye ve kırılganlığa daha açık hale geldiği dönemler olarak tanımlayabiliriz.

Rasyonel bekleyişler okulunun koyu savunucularından biri olan neoklasik iktisatçı Robert Lucas, 1976’da yayımladığı “Ekonomi Politikasının Değerlendirilmesi: Bir Eleştiri”¹ adlı çalışmasıyla klasik akımda yeni bir düşünce penceresi aralıyor. Rasyonel bekleyişlerin makroekonomik analizlere etkisini konu olan çalışmalarıyla 1995 yılında Nobel Ekonomi Ödülü alan Lucas, ekonomide koşullar, beklentiler, perspektifler değişirken, geçmişin verileri ile hazırlanan modelleri kullanmanın ve bunlara dayalı politika adımları atmanın insanları yanlışa sürükleyebileceğini vurguluyor. Lucas’a göre bunu yapmak değişen her şey karşısında insanların beklentilerinin değişmediğini varsaymaktır.

Lucas, bu kritiğini enflasyon ve işsizlik arasındaki negatif ilişkiden yola çıkarak örneklendiriyor: Enflasyon ile işsizlik arasındaki Phillips eğrisinin ifade ettiği negatif ilişki, bazı olağanüstü hallerde ortadan kalkabilir. Mesela bu dönemlerde pozitif bir ilişki görüldü diye enflasyonu düşürmekten vazgeçmek gibi yanlış bir politika adımı atılmamalı. Çünkü konjonktür eski modellerle tahmin edilemeyecek bir evreye girmiş olabilir.

İktisadi değişkenler genellikle ortalamaya geri dönüş (mean reversion) eğilimindedir. Yani yaşanan iktisadi şoklar sonrasında, kendi uzun dönemli ortalamalarına (trendlerine) geri dönmeye meyillidir. Ancak bazı durumlarda bu dönüş büyük tahribatlara sebep olabilecek kadar geç olabilir, belki de hiç geri dönülemeyebilir. İşte bilhassa geri dönülemeyen ya da iş işten geçeceği kadar uzun süren şoklarda, sahnedeki oyunun değiştiğinin farkına varmak elzemdir. Covid-19 da görünene göre böylesi bir şokun ta kendisi. Eski modellerin parametrelerini rafa kaldırıp kaldırmayacağımızı anlamaya çalışırken, çıkarılan dersleri bir kenara not etmek gerek.

İzleyen dönemde ortalama yaklaşımlara dönülür mü? Dönülür ise ne vadede dönülür? Benim ufukta görebildiğim net bir cevap yok. O halde “Lucas Kritiği” hatırımızın bir kenarında kalsın derim.


(1)Lucas, Robert (1976). "Econometric Policy Evaluation: A Critique". In Brunner, K.; Meltzer, A. (eds.). The Phillips Curve and Labor Markets. Carnegie-Rochester Conference Series on Public Policy. 1. New York: American Elsevier. s. 19–46.