search
Şakir Turan
Şakir Turan
Diğer Yazıları

Enflasyon farkının seyri tahvil yatırımlarını çekiyor olabilir mi

Enflasyon farkının seyri tahvil yatırımlarını çekiyor olabilir mi?

Gelişmekte olan ekonomilere sermaye akımlarını belirleyen faktörlere yönelik oldukça geniş bir literatür bulunuyor. Ekonomideki kurumsal çerçeve, uygulanan ekonomi politikaları ve makroekonomik temeller uzun vadeli yatırımcıların daha çok odağında olurken, büyüme, enflasyon, faiz ve döviz kuru gibi parametreler portföy yatırımları açısından önemli olabiliyor. Bununla birlikte, hisse senedi yatırımlarında büyüme öne çıkarken, tahvil yatırımcılarının enflasyon ve faize odaklı olduğu görülüyor. Küresel ölçekte ise, gelişmekte olan ekonomiler sepetine yapılacak dağılımı mevcut seviyesinden çok, makro parametrelerin göreceli durumu belirleyici olabiliyor.

Dünya ticaretinde artan korumacılık, mal ticareti ve büyüme görünümünü olumsuz etkilerken, emtia fiyatlarında aşağı yönde baskı yaptı. Böylece ticaret savaşlarının derinleşmesi durumunda dünya ekonomisinde oluşacak uzun dönemli bir enflasyonist baskı endişesi şimdilik gerçekleşmemiş izlenimi verdi. 12 aylık hareketli ortalamalara göre, 2018 sonunda %2,0 değerini alan gelişmiş ekonomilerin ortalama enflasyonu, 2019 Kasım itibarıyla %1,5 olarak gerçekleşti. Gelişmekte olan ekonomilerde ise 12 aylık hareketli ortalamalara göre dönemsel zirve, 2019 Haziran’da %4,5 ile görüldü ve sonrasında kademeli olarak geriledi. Kasım itibarıyla da 12 aylık ortalama enflasyon %4,1’e indi. Bu eğilimlerle 2018 ortalarında en düşük %1,7 olan gelişmekte olan ve gelişmiş ekonomiler arasındaki enflasyon farkı Kasım itibarıyla 1 puan artışla %2,7’ye genişledi.

İki ekonomi arasındaki enflasyon farkı uzun vadede düşen bir trendde olmasına karşın, enflasyon farkının uzun vadeli trendinin üzerine çıktığı dönemlerin, küresel piyasalarda risk iştahının zayıfladığı ve gelişmekte olan ekonomilerin finansal varlıklarının satış baskısı altında kaldığı dönemlere karşılık geldiği görülüyor. Buradan hareketle, gelişmekte olan ekonomilerin para birimlerindeki değer kaybının enflasyonda yükselişe ve farkın bu ekonomiler aleyhine genişlemeye yol açtığı öne sürülebilir.

Ancak 2009, 2012, 2015 ve 2018-19 örnekleri, enflasyon farklarında görülen genişlemelerin, gelişmekte olan ekonomilerin enflasyon oranlarındaki artıştan ziyade, gelişmiş ekonomilerin enflasyon oranlarındaki düşüşlerden kaynaklanmış olabileceğini gösteriyor. Gelişmiş ekonomilerin enflasyon görünümünün zayıflaması, bu ekonomilerin para politikalarında genişleme yönlü beklentileri desteklerken, tahvillerine olan talebi destekledi. Bu durumda da gelişmekte olan ekonomilerin tahvillerinden çıkışlar yaşandı. Diğer bir ifadeyle, gelişmekte olan ekonomiler lehine artan büyüme farklılığı nasıl ki bu ekonomilerin hisse senetlerine yönelik yatırımları desteklebiliyorsa, enflasyon farklılarının seyri de gelişmekte olan ekonomilerin tahvillerine yönelik yatırımlar açısından belirleyici olabiliyor.

Ticaret savaşları ve Brexit kaynaklı belirsizlikler hafiflerken, merkez bankalarının faiz indirimleri, dünya büyümesi üzerindeki aşağı yönlü riskleri kısmen sınırladı. Bu durum enflasyon farkında 2019 ikinci yarıda yeniden başlayan düşüş ile birlikte gelişmekte olan ekonomilerin tahvillerine olan talebi desteklemeye başladı. Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) verilerine göre, 2018 yılında gelişmekte olan ekonomilere yapılan tahvil yatırımlarının tutarı 175,4 milyar dolar seviyesinde kalırken, 2019’un Ocak-Kasım döneminde toplam yatırım 221,9 milyar doları buldu. Mevcut dinamikler bu eğilimin bir süre daha devam edebileceğini gösteriyor.

Ancak Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nün (OPEC) üretimi kesme kararıyla birlikte, büyümede en kötünün geride kalmış olabileceği beklentileri, başta ham petrol olmak üzere, emtia fiyatlarında toparlanmayı beraberinde getirdi. Pek çok ekonomide mevcut talep düzeyi enflasyonist baskıya yol açacak seviyelerde bulunmasa da maliyet unsurları, önümüzdeki dönemde gelişmekte olan ekonomilerin göreli enflasyon performansı ve sermaye akımlarının seyri açısından önemli olabilecek. Bu nedenle, kısa vadede nominal faiz oranı farklılıkları bir cazibe unsuru olsa da gelişmiş ekonomilerle arasındaki enflasyon farkını iyileştirebilen gelişmekte olan ekonomilerin, 2020 yılı içinde küresel tahvil yatırımlarından daha geniş bir pay alma şansı bulması beklenebilir.


Kaynaklar

https://www.ecb.europa.eu/pub/pdf/scpwps/ecbwp1364.pdf

https://www.imf.org/external/pubs/ft/wp/2015/wp15127.pdf

https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/88b17917-e5f8-4af1-a302-53c874ebe93a/WP1428.pdf?MOD=AJPERES&CACHEID=ROOTWORKSPACE-88b17917-e5f8-4af1-a302-53c874ebe93a-m3fw68j

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Diğer Blog Yazıları