search

Görün(mey)en El

Yine bir Adam Smith metaforu: Görünmeyen El. Smith’in bu metaforunu piyasa mekanizmasına atfen kullandığı konusunda (tartışmalar olsa da) hâkim bir görüş var. Bununla birlikte, piyasa mekanizmasının başarısız olduğu durumlar olduğunu biliyoruz. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında gelişen “piyasa başarısızlığı” yazınında ortaya koyulan kritik noktalardan biri de “dışsallık” kavramı. Kavram, üretim kararlarının piyasa koşullarında verildiği durumlarda, fiyat mekanizmasına yansımayan olumlu veya olumsuz unsurların değerlendirme dışında kaldığına işaret ediyor. Bir başka ifadeyle dışsallık bir yatırımın değerlendirilmesi sürecinde fiyatlamaya dahil edilmeyen olumlu/olumsuz etkilere karşılık geliyor.

Negatif dışsallıklara ilişkin dünyamızı etkileyen en açık örnek ise projelerin çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin fiyat mekanizması aracılığıyla tam olarak ölçülememesi ve proje değerlendirme sürecine dahil edilememesi. Tekil projelerde göz önüne alın(a)mayan bu etkilerin, tüm üretim süreçlerinde zaman içinde birikerek iklim değişikliğine neden olduğunu görüyoruz. Artık bu değişikliğin gelecekte değil, içinde bulunduğumuz dönem itibarıyla da iklim krizine dönüştüğünü tecrübe ediyoruz.

Bu konular geçtiğimiz ay Fransız Kalkınma Ajansı (AFD) tarafından Görünmeyen El metaforuna atıfla “Görünen El” başlığı altında düzenlenen bir konferansta yeniden ele alındı. Dışsallıkların çevresel ve sosyal etkilerinin farklı boyutlarıyla değerlendirildiği konferansta kalkınma bankalarının bu alandaki rolü ve işlevi tartışıldı. Kalkınma bankalarının rolü ve işlevi konusunda öne sürülen argümanlardan biri kalkınma bankalarının çevre, sürdürülebilirlik ve iklim değişikliği konularında toplumsal fayda yaratan projeleri fonladığının, bu nedenle yaratılan katma değerin, piyasa fiyatlarıyla ölçülenden daha fazla olduğunun altını çiziyordu. Bu rolleriyle kalkınma bankaları sunduğu uzun vadeli ve odaklı finansman imkanlarıyla Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ile uyumlu bir büyümenin sağlanmasına ve yapısının dönüştürülmesine katkı veriyor.

Dünya sosyal ve çevresel etkilerin yatırım projelerinin değerlendirilme sürecine dahil edileceği bir yapıya doğru ilerliyor. Bu yolda kalkınma bankaları uygun ve uzlaşılmış analitik araçları geliştirmeye odaklanırken, yatırımcılardan da sosyal ve çevresel izlerini ortaya koymaları beklenecek. Bu yönelimin de büyüme ve kalkınma sürecinin sürdürülebilirlik ilkeleriyle uyumunu güçlendirmesi bekleniyor.

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Diğer Blog Yazıları