search

Pandemi Döneminde Küresel Ticaret

Küresel Finansal Kriz’de (2008-2009) dünya ekonomisindeki resesyon dünya ticaret hacminin önemli ölçüde küçülmesine neden olmuştu. Ticaret hacminde 2009’da yaşanan daralma da, takip eden yıl yaşanan toparlanma da talep koşullarından kaynaklanmıştı.

IMF’nin 2020 yılına ilişkin tahminleri COVID-19 kriziyle dünya ekonomisinin 2009’dan daha sert bir resesyona gireceğine işaret ediyor. Talepte yaşanan düşüşün dünya ticaret hacminde sert daralmalar yaratması bekleniyor. Ancak bu kez ticaretteki daralmanın kaynağı sadece talepteki çöküş değil. Talep şokunun yanında pandemi nedeniyle arz kaynaklı bir şok da ticaret hacmini olumsuz etkileyebilecek. Talep ve arza ilişkin eşanlı şok, ticaret üzerindeki etkilerin geçmiş krizlere göre daha sert görülebileceğine işaret ediyor.

Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) 2020 yılında küresel ticaretin %13 ila %31,9 arasında daralacağına ilişkin öngörüsünü geçtiğimiz ay yayımladı.(1) DTÖ’nün öngörülerinde iki konu dikkat çekiyor. Bunlardan biri tahminlerin iyimser ve kötümser senaryolar olarak sunulması yani baz senaryo içermemesi; ikincisi ise tahmin bandının oldukça geniş olması. Bu durum belirsizliğin yüksekliğine ve tahminlerin kırılganlığına işaret ediyor. Dünya ticaretinin bandın hangi tarafına daha yakın bir performans gösterebileceğinin belirleyicilerinden biri de arz şokunun boyutu.

Arz şoku pandemiye ilişkin ülkelerin aldığı tedbirler nedeniyle üretim sürecinde yaşanan aksaklıklardan kaynaklanıyor. Bir ülkede yaşanan şok, o ülkenin ürünlerini girdi olarak kullanan başka ülkelerin üretim süreçlerinde aksamayı beraberinde getiriyor. UNCTAD’a göre dünya imalat sanayi ara malları ticaretinin %20’si Çin kaynaklı ürünler.(2) Dolayısıyla Ocak ayında Çin’de uygulanan karantina önlemleri Çin’den ara malı tedarik eden pek çok ülkenin girdi tedarikine ilişkin endişeleri gündeme getirmişti. Çin’in pandemiye ilişkin tedbirleri kaldırması ile bu sıkıntının ortadan kalktığını söyleyemiyoruz. Çünkü Çin’deki üreticiler de ABD ve Almanya’dan tedarik ettikleri ara mallarına önemli ölçüde duyarlılar. Çin tedbirleri kaldırdığında ABD ve Almanya sağlık endişeleri nedeniyle kısıtlayıcı tedbirler uygulamaya koyuyordu. Baldwin ve Freeman (2020) bu durumu değer zincirleri bulaşmasının çoklu dalgaları olarak tanımlıyor.(3)

Ülkelerin farklı dönemlerde sağlık tedbirlerini yaygınlaştırmaları nedeniyle oluşan çoklu dalgaların varlığının arz şokunun boyutunu ve süresini uzatması beklenebilir. Önümüzdeki dönemin kritik konusu ise ülkelerde normalleşme adımlarının ne ölçüde eşanlı yapılacağı olacak. Diğer bir ifadeyle ülkelerin eşanlı olarak normalleşme adımları atabilmesi tedarik zincirindeki bozulmaları ve arz şokunu hafifletebilecek bir faktör olarak değerlendirilebilir. Nitekim bugün Avrupa’da olduğu gibi bazı ülkelerde normalleşme adımlarının birbiriyle uyumlu bir takvimde planlandığını izliyoruz. Bu sayede, 1 ay önceye göre DTÖ’nün tahminlerindeki kötümser senaryodan biraz daha uzak olduğumuzu söyleyebiliriz. Ancak Dünya Sağlık Örgütü’nün ikinci dalgaya ilişkin uyarılarını dikkate aldığımızda, halen dünya genelinde politika yapıcıların koordineli adımlar atmasına olan ihtiyacın yüksek olduğunu görüyoruz.


(1)https://www.wto.org/english/news_e/pres20_e/pr855_e.htm

(2)https://unctad.org/en/PublicationsLibrary/ditcinf2020d1.pdf

(3)https://voxeu.org/article/covid-concussion-and-supply-chain-contagion-waves