Tedarik Zincirleri Yeniden Yapılanıyor
COVID-19’un kısa vadeli etkilerinin yanında dünya ekonomisinde orta vadeli izler de bırakması bekleniyor. 2020 yılında bu çerçevede en çok tartışılan konu tedarik zincirlerinin yeniden yapılanacak olması oldu. Tedarik zinciri nihai ürünün birden fazla ülkeden girdi temin edilmesiyle üretilmesini ifade ediyor. Dolayısıyla girdi tedarik edilen ülkelerde yaşanan aksamalar üretim sürecinin bir bütün olarak bozulmasına/kırılmasına neden olabiliyor ve bir arz şoku ile karşı karşıya kalınabiliyor.
Her ne kadar tartışmalar pandemi koşullarında alevlense de, tedarik zincirlerini bozan/kıran etkilerin içinde iklim krizinin doğal afetler şeklinde yarattığı aksamalar da önemli bir yer tutuyor. Uluslararası Ödemeler Bankası’nın (BIS) Siyah Kuğu’ya atıfla Yeşil Kuğu olarak tanımladığı bu riskler, elimizdeki veriler ışığında önümüzdeki dönemde karşılaşma olasılığımızın çok yüksek olduğu, ancak zamanını öngöremediğimiz risklere işaret ediyor.(1) McKinsey’in yapmış olduğu hesaplamalar(2) bir aydan uzun süren tedarik zinciri aksamalarının artık ortalama her 3,7 yılda bir gerçekleştiğine işaret ediyor. İklim krizinin boyutu arttıkça bu durumla daha da sık karşılaşılmasını beklemek makul görünüyor.
Bu çerçevede pandemi koşullarında hızlanan tartışmalarda ön plana çıkan kavram “tedarik zincirinin dayanıklılığı”. Geçtiğimiz dönemde verimlilik arayışlarıyla tedarik zincirlerinin “tam zamanında” (just in time) üretim mottosuyla kurgulandığını biliyoruz. Pandemi süreci ise bu yaklaşımın verimliliği ön plana çıkarmasına karşın ihtiyatlılığa ve tedarik zincirinin dayanıklılığına odaklanmadığını ortaya koydu. Önümüzdeki dönemde Yeşil Kuğu risklerini dikkate alan bir üretim yapısının kurgulanmasıyla “tam zamanında” yerine “her ihtimale karşı” (just in case) anlayışının ön planda olması salık veriliyor.(3) Bu öneri bir yandan tedarik zinciri yapılarının değişmesi ihtiyacını beraberinde getirirken diğer yandan stoklarda bir artışı da gündeme taşıyabilir.
Aksamalara karşı daha dayanıklı bir tedarik zinciri yapısı oluşturmanın sektörden sektöre farklılaşan eğilimleri olması gündemde. Örneğin yüksek teknoloji yoğunluğu olan sektörlerde gelişmiş ülkelerin üretim faaliyetlerini yeniden kendi ülkelerine çekebilecekleri, orta ve düşük teknolojili sektörlerde ise tedarik zincirinin daha da çeşitlendirilmesi yönünde bir eğilim olabileceği tartışılıyor.(4) Bu yeniden yapılanma, otomasyon ve robotların yaygınlaşmasının da etkisiyle ücret avantajına dayanan değer zincirlerinin uzunluğunu azaltabilecekken, bilgi yoğun küresel değer zincirlerinin genişlemesi bekleniyor.(5) Bu alandaki bir başka trend de değer zincirlerinin bölgeselleşme eğilimleri.
Türkiye açısından tedarik zincirlerinin bölgeselleşme eğilimi, AB’nin bazı ürünlerin tedarikinde Çin yerine Türkiye’ye yönelmesini beraberinde getirebilir. Ancak her yapı değişiminde olduğu gibi sadece fırsatların değil olası tehditlerin de analiz edilmesi ve buna uygun stratejilerin belirlenmesi önem arz ediyor.
(1)https://www.bis.org/speeches/sp200514.pdf
(3)https://www.ft.com/content/606d1460-83c6-11ea-b555-37a289098206
(4)https://voxeu.org/article/global-value-chain-transformation-decade-ahead
(5)https://unctad.org/system/files/official-document/wir2020_en.pdf