search

Avrupa Merkez Bankası’ndan Beklenen Politika Aksiyonu: Yeni T-LTRO’lar

Faiz artırımı hususunda sabırlı olacağını net biçimde dile getiren FED’e rağmen son dönemde doların kuvvetlenişine şahitlik ediyoruz. Küresel risk iştahını sınırlayan bildik haber akışının yanında, Euro Bölgesi dahilinde iktisadi aktivitedeki zayıflığın bölge para birimini baskı altında tutması doların elini güçlendiren temel faktörler. 2018 yılı ortasından başlayarak bölgeden gelen büyüme ve enflasyon verileri sürekli hayal kırıklığı yaratıyor. Senenin ilk yarısında (çeyreklik bazda) ortalama %0,4 büyüyen Euro Bölgesi’nde endüstriyel üretim üçüncü çeyrekte frene bastı, son çeyrekte sert daraldı ve sonuçta bölgenin milli gelir büyümesi yılın ikinci yarısında %0,2’ye geriledi. Eksi faiz, varlık alım programı, bankalara sağlanan uzun vadeli refinansman olanakları gibi kuvvetli araçlarla ekonomiye can suyu vermek için 2011’den bu yana çabalayan Avrupa Merkez Bankası (ECB) son beş yıl içinde enflasyonu yerinden kıpırdatamadı. Bankanın Ocak ayında önünde gördüğü çekirdek enflasyon oranı sadece %1,1 idi.

Euro Bölgesi’ne ilişkin artan resesyon kaygıları Ocak ayı rallisine katılmış olan bankacılık endekslerinde olumlu görünümün sınırlı kalmasına neden oldu. Avrupa bankacılık sisteminde münferit banka bilanço sorunları herkesin malumu. Ocak ayı ortasında ECB’nin İtalyan Monte dei Paschi’yi kârlılık, karşılıklar ve sermaye yeterliliği konusunda uyarmış olması bunlara sadece bir örnek. Ancak bu gibi hikayelerin yanında uygulamadaki eksi faiz rejimine yönelik ECB yönlendirmesi bankaların net faiz marjlarındaki (ve dolayısıyla kârlılıklarındaki) olumsuz görünümün kısa ve orta vadede çözülmeyeceğine işaret ediyor. Resesyonla dans eden bölgede eksi veya düşük faiz uygulaması ve de yönlendirme politikaları muhtemelen güçlendirilerek devam edecekse, bankalardan da sorumlu otorite olarak ECB’nin araç setinin zengin olması gerekir. ECB Başkanı Draghi de Ocak ayında tam olarak bu sözleri sarf etti. Peki araç setinden çıkartılıp rafa konacak ilk ürün ne olacak?

 İlk araç muhtemelen LTRO denilen uzun vadeli refinansman operasyonları olacak. ECB’nin bankalara sağladığı likidite olanaklarından biri olan LTRO aslında ECB’nin kurulduğu günden bu yana var olan ve orjinali 3 aylık vadedeki düşük faizli bir kredi paketi. 2009 Haziran’ından başlayarak vadelerin uzadığını gözlemledik; önce 12 ay, sonraki evrede 36 ay ve 2014’ten bu yana 48 aylık vadeler ile krediler tahsis edildi. Amaç, ECB’den bankalara sağlanan finansmanın durma noktasına gelen reel sektörü fonlamasıydı. Bu amaç Avrupa borç krizi sonrasında daha da önemli bir hale geldi. Hatta bu yolla “hedefli” LTRO’lar (T-LTRO) ile hedef gösterilen sektörlerde bankaların finansman maliyetlerini eksi faizlere kadar düşüren tatlandırıcılar bile sağlandı.

Teoride bölge bankalarının ECB’den sınırsız olarak kısa vadeli kaynak temin etmesi mümkün. Ancak her merkez bankası gibi ECB de bu kaynakları belli şartları sağlayan teminatları gösterilebilen bankalara kullandırıyor. Dolayısıyla T-LTRO’ların vade sürelerinin uzaması, bankacılık sisteminin ek likidite ihtiyacından ziyade teminatlarının kalitesi belli başlı riskler altında (kredi notu indirimi, vs) zayıflama ihtimali gösteren ve kırılgan bilanço yapılarına sahip bankaların likidite yönetimlerinde ellerini rahatlatmak amacını gütmektedir. 18 Ocak 2019 itibarıyla büyük oranda İtalyan ve İspanyol bankaları tarafından kullanılan toplam T-LTRO bakiyesi yaklaşık 724 milyar euro. Geri ödeme takviminde yoğunluk ise yaklaşık 380 milyar euro ile 24 Haziran 2020’de. İtalyan bankalarının mevcut teminat problemleri ve teminat olarak ellerinde tuttukları İtalyan tahvil stoku (İtalya’nın bile her an ülke kredi notu düşebilir) düşünüldüğünde borç geri ödemelerini her üç ayda bir kısa LTRO’lar ile çevirmeleri pek kolay olmayacaktır. Dolayısıyla ECB’nin yakın bir zamanda T-LTRO programını –tercihen mevcut bakiyenin üzerinde – döndürmesinde fayda var.

Bunlar da İlginizi Çekebilir

Diğer Blog Yazıları