Bir Şehrin Sürdürülebilirlik Öyküsü: Tokyo
2023 yılı itibariyle Tokyo nüfusunun 37,2 milyon olduğu tahmin ediliyor. Dünyanın en kalabalık metropolü unvanına sahip olan Tokyo, dünyanın en net sürdürülebilirlik stratejilerinden birini ortaya koydu ve çok kapsamlı bir eylem planı açıkladı. Bu eylem planının öncesini ve sonrasını araştırarak Tokyo’nun sürdürülebilirlik hikayesinin en ilgi çekici noktalarını sizin için derledik.
Amaçlar için ortak çalışmak
Tokyo’nun sürdürülebilirlik planlarını anlamak için önce Japon kültürüne bir göz atmamız gerekir. Japon toplumunun en önemli kültürel farklılıklarından birinin ortak hedef zihniyeti olduğu kabul ediliyor. Japonlar, topluluklarını daha güçlü, daha dirençli ve daha güzel kılmak için birlikte çalışmayı önceliklendiriyorlar. Bu özellik sürdürülebilirlik amaçlarına ulaşmak için inanılmaz bir avantaj sağlıyor. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları anımsayın. Amaçlar için ortaklıklar oluşturmak en son fakat en temel amaçlardan biridir. Japon kültüründe bu bir amaç değil karakteristik bir özellik. Sustainablereview.com’da yayınlanın bir makaleye göre Japonya'da sıradan işler yok. Ülkenin desteklenmesi ihtiyacında herkesin önemli bir payı var. İşsizlik herhangi bir yılda yüzde 3'ün altında seyrediyor. İnsanlar hangi işi yaparlarsa yapsınlar gurur duyuyorlar. Herkes katkıda bulunduğunu hissediyor ve vatandaşlar birbirlerinin mesleklerine saygı duyuyor.
Bu saygı zihniyeti ortak bir hedefe yönelik bilinci geliştiriyor. İnsanlar birbirlerine saygı duyuyor ve bunun sonucunda çevreye de önem veriliyor. Tokyo’da sokaklarda hiç çöpe rastlanmamasının nedeni tam olarak bu. Ayrıca sokakta yürürken yemek yemek, sigara veya kahve içmek de yaygın değil. Yaygın olmadığı gibi yadırganan şeyler… Tüm bunlar, sokakların temiz kalmasını ve ortak alanların güzel görünmesini sağlıyor.
‘Mottainai’ Anjin-San
Japonya’da her ne pahasına olursa olsun israftan nasıl kaçınılması gerektiğini öğreten yaygın ‘eski moda’ zihniyet var. Gereksiz israf anlamına gelen Japonca tabir ‘Mottainai’ bu zihniyeti sembolize ediyor. ‘Mottainai’, zihniyeti bir kişinin bir şeyleri atmadan önce yeniden kullanması ve/veya onarması gerektiğini ifade ediyor. Geri dönüşüm yeni moda bir terim gibi görünüyor ama Japonlar için böyle değil.
Konunun bir de tarihi boyutu var. Japon tarihinin en önemli zaman dilimlerinden biri olarak kabul edilen 1603 ile 1868 arasındaki Edo Dönemi, Japon halkının sahip olduğu her şeye çok iyi bakmasının nedenlerinden biri kabul ediliyor. Bu dönemde izolasyonist dış politika benimsenmiş, ithalat tümüyle ortadan kalkmış, dış ticaret ciddi şekilde sınırlandırılmıştır. Kimi tarihçilere göre bu dönem Japonların en zor dönemidir. Yaygın görüşe göre ise bugünkü Japonya’nın temeli bu 250 yıllık zorlu dönemde atılmıştır. Japonya bu dönemde kısıtlı kaynaklarla israfın olmadığı sürdürülebilir toplum yarattı.
Bugün Tokyo
Güntay Şimşek 9 Eylül 2023’de HaberTürk sitesinde paylaştığı “38 milyonluk Tokyo nasıl yaşanabilir şehir oldu?” adlı yazısında Tokyo’nun şu andaki durumuna ilişkin şu bilgileri paylaştı:
• Sokakta, caddede hatta alışveriş merkezlerinde (AVM) bile çöp kovası bulmanız, görmeniz adeta imkânsız. Ama etrafta çöpe, kirliliği de rastlanmıyor. Bazı caddelerde yerde toz bile yok desem abartmamış olurum. Gerçekten şehirde sanki toz yok.
• Tokyo, yaklaşık 38 milyon insanıyla nüfus açısından dünyanın en büyük, en yoğun şehri. Ama en gürültülüsü değil. Bu yoğunluğuyla dikkate alınırsa en sessiz ve en sakin şehir olabilir.
• Tokyo ile ilgili araştırmaları, istatistikleri, verileri okurken “en işlevsel şehir” ve “en yaya dostu şehir” ifadeleri dikkatimi çekti. Tokyo’da araba almaya gittiğinizde önce park belgesi soruluyor. Aracınızı park edecek yeriniz, bunu belgeleyecek evrakınız yoksa araç sahibi olamıyorsunuz. Satın alma işlemi gerçekleşmiyor. Ama sadece bu yaklaşım sebebiyle ulaşımda özel araç sayısı azalmış değil.
• Gelişmiş ülkelerin, zengin kalabalık şehirleri arasında Tokyo, dünyadaki en az araç kullanımına sahip. Deloitte’in bir araştırmasına göre bu şehirde yolculukların yalnızca yüzde 12’si özel araçla yapılıyor.
• Tokyo’da hava kirliliği, dünyanın herhangi bir yerindeki eşdeğer büyüklükteki herhangi bir şehirden önemli ölçüde daha düşük. Zaten Tokyo’da araba sahipliği desteklenmiyor. Sıkı denetimlere tabi tutuluyor. Araç bakım ve muayenelerine dikkat ediliyor. Trafikteki 10 yıldan daha eski arabalardan daha fazla ödeme alınıyor. Yıllık araç vergileri de yüksek.
• Tokyo’da bisiklet yolları çok yaygın, hatta dünyanın en popüler ve en bisiklet dostu şehri olma konusunda lider durumunda olduğu belirtiliyor
Tokyo’nun gelecek hedefleri
Japonya’nın genelinde hâkim olan sürdürülebilirlik kültürünün en belirgin yansıması Tokyo’da izleniyor. Şehrin 2030 hedefleri ise son derece net. Bu hedeflere ulaşmak için işletmelerin, kuruluşların ve grupların yanı sıra her Tokyo vatandaşının da üzerlerine düşeni yapması gerekecek:
• Sera gazı emisyonlarında 2000 seviyelerine göre yüzde 50 azalma
• Yenilenebilir enerji kullanımında yüzde 50 noktası
• 2000 yılına kıyasla enerji tüketiminde yüzde 50 azalma
• 2030 yılına kadar Tokyo'da yalnızca benzinle çalışan yeni binek otomobillerin ve motosikletlerin satışının yüzde 100'ünün durdurulması
• 2000 mali yılı ile karşılaştırıldığında gıda israfında yüzde 50 azalma
• Tüm izleme istasyonlarının yıllık ortalamasının PM2,5 konsantrasyonunu 10 μg/m3'ten az göstermesi
• Tüm biyoçeşitliliğin anahtarı olan koruma ve ormanlık alanlarındaki saha çalışması programı katılımcılarının toplam sayısını 58.000'e çıkarmak (2015'ten bu yana)
Sıfır Emisyon Tokyo Stratejisi, Japonya'nın büyüyen iklim kriziyle yüzleşmeye ve 2050'de Sıfır Emisyon Tokyo'yu gerçekleştirmeye yönelik erken aşamadaki iddialı stratejisi. Bu strateji şehrin döngüsel ekonomiye geçişini ve yüzde 100 sürdürülebilir kaynak kullanımının sağlanmasını hedefliyor.
Bununla ilgili adımlar atılmaya başlandı. Örneğin, Tokyo Metropol Valiliği Meclisi’nde kabul edilen karar uyarınca başkent Tokyo’da sıfır karbon hedefi kapsamında, 2025 sonrası inşa edilecek büyük binalarda güneş paneli şartı aranacak.
Yeşil hidrojene yatırım
Öte yandan Japonya "yeşil hidrojene" yatırım yaparak gelecekte dünyanın en az kirleten ülkeler sıralamasında zirveye yerleşmeyi hedefliyor. 2017 yılında bununla ilgili adımlarını atarak hidrojen stratejisi geliştiren dünyadaki ilk ülke oldu. Şu anda ülkede dünyanın en büyük tesislerinden biri olan Fukushima Hidrojen Enerjisi Araştırma Merkezi'nde (FH2R) "yeşil hidrojen" üretiliyor. Merkezin yöneticisi Eiji Ohira, Japonya'da 2050 için kendimize bir hedef koyduk, hidrojenin maliyetinin bugün kullandığımız fosil yakıtlarla aynı olmasını sağlayacağız. Maliyeti indirmenin tek bir çözümle değil, birçok farklı yaklaşımla çözülebileceğine inanıyoruz. Örneğin, daha verimli teknolojiler geliştirerek ve ölçek ekonomileri üreterek. Hidrojene talep yaratmak da önemli. Ayrıca yenilenebilir kaynaklardan elde edilen elektriğin fiyat ve maliyetlerini de düşürmemiz gerekiyor." diye konuştu.
Kısaca Japonya inovasyona yatırım yapıyor ve hedeflerini inovasyon üzerinden belirliyor. Önce 2030 ve sonrasında da 2050’da nasıl bir sürdürülebilirlik performansı göstereceklerini zaman gösterecek. TSKB’nin Türkiye’de yaratmaya çalıştığı değişimin değişmez maddeleri ölçülebilirdik ve hesap verebilirlik giderek daha önemli olmaya başladı.
Kaynaklar:
Haber Türk