search
Gizem Erarslan
Gizem Erarslan
Diğer Yazıları

Sürdürülebilir yenilikçi finansman yöntemleri

Sürdürülebilirlik günümüzde pek çok sektörde ve farklı alanlarda karşılaştığımız, global ölçekte önemli yer bulan bir kavram. İklim değişikliği, azalan kaynaklar ve artan nüfus, gelir eşitsizliği ile değişen ekonomik koşullar gibi kritik konular toplumlar ve aynı zamanda gelecek nesiller için birer tehdit unsuru. Bu gelişmelerin etkisini azaltabilmek için devletler, uluslar üstü kuruluşlar ve kalkınma bankaları, finansal kurumlar, düzenleyici otoriteler ve kar amacı taşımayan kuruluşlar farkındalık yaratarak önlemler almak için gayret göstermekte, ortak platformlarda sürdürülebilir gelişmeyi hedefleyen çalışmalar yürütmektedirler.

Bu alanda önemli bir adım 2016’da Paris Anlaşması’nın imzalanması olarak değerlendirilebilir. Uluslararası platformda; iklim değişikliği ve küresel ısınmanın dünyamız için ciddi risk unsuru yarattığı kabul edilmiş ve anlaşmayı imzalayan ülkeler ilk kez karbon salınımlarını azaltacaklarını taahhüt edip, aksiyon planlarını oluşturmuşlardır.

Bir diğer önemli gelişme ise sürdürülebilirlik yaklaşımının sadece çevresel boyut ile değerlendirilmesinin eksik olacağı, sosyal etkilerin de dikkate alınması ihtiyacının vurgulanmasıyla olmuştur. Özellikle Birleşmiş Milletlerin 2016’da yayınladığı “Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri” ile birlikte sadece iklim değişikliği ile mücadele değil, aynı zamanda dünyada fakirliği sonlandırmak ve eşitsizliklere karşı savaşmakta hedeflenmiştir.


 

Dünyada bu gelişmelerin çıktısı olarak “yeşil finans” akımının oluştuğu gözlemlenmekte ve söz konusu kapsamlı hedefler, temalı tahvil piyasasında diğer sürdürülebilir kalkınma hedeflerini de içeren tahvillerin ihracını da beraberinde getirmiştir.

Bu kapsamda, finans piyasası oyuncuları ve başta bankalar, sisteme sağladığı krediler, yatırım ve danışmanlık faaliyetleri dikkate alındığında sürdürülebilir ekonomik kalkınmanın önemli bir parçasıdır. Kredi kısıt ve koşulları, etki analizleri ve kredi temaları ile yatırımların sadece ekonomik değil aynı zamanda çevresel ve sosyal katkı sağlayacak şekilde değişmesine aracı olabilirler. Örneğin, kredi kararlarını alırken yatırımın fizibilite çalışmalarına ilaveten, ne kadar karbon salınımı yarattığı, bulunduğu çevrede yaşayan topluma etkisi gibi geniş perspektifte bir analiz ile uzun vadeli yaklaşım bunun en belirgin adımı olup, kredilerin takibi ve etkilerin ölçümü ise takip eden değerli bir aşama olarak düşünülebilir.

Yenilikçi borçlanma ürünü olarak tanımlayabileceğimiz yeşil tahviller tam da hedeflenen amaca uygun, katma değer sağlayan ve karbon salınımını azaltacak etkiye sahip yatırımların finansmanı için önemli bir araçtır.

Yeşil tahvillerin kısaca geçmişine bakıldığında ise, piyasa öncülerinin misyonları doğrultusunda uluslararası kalkınma bankaları olduğu görülmektedir. 2007’de ilk kez Avrupa Yatırım Bankasının ihracıyla açılan ve 2013 yılına kadar nispeten limitli aktivite olan bu piyasada, bu döneme kadar yaklaşık 2,5 milyar dolarlık yeşil tahvil ihracı gerçekleşmiş olup, bankalar, kurumsal firmalar ve belediyeler dahil arz tarafında çeşitliliğin artması ile yatırımcı ilgisi de artmıştır. Devam eden yıllarda ise hacimler her yıl önemli artış göstermiş, 2013 yılında 11 milyar, 2014 yılında 35 milyar ve 2015 yılında 42 milyar dolarlık hacimlere ulaşmıştır. Sadece son iki yılda gerçekleştirilen yeşil tahvil ihraçları ise yaklaşık 31 milyar dolar seviyelerindedir. Yıllara sair yeşil tahvil ihraçlarının ivmelenmesi ülkelerin yeşil tahvil ihraçlarıyla da desteklenmiştir. 2017 itibarıyla, yıllık yeşil tahvil ihracının 100 milyar dolara ulaşması ise bir rekor olarak nitelendirilmektedir. Bu tutarın küresel tahvil piyasası hacminin henüz yaklaşık 0.1%’ini temsil ettiğini düşünürsek, yeşil tahvil arzının gelecek yıllarda artarak devam edeceğini söyleyebiliriz.

Güncel durumda temalı tahvil piyasasında yeşil tahvillerin piyasa ağırlığının fazla olduğu ve sürdürülebilir veya sosyal tahvillerin ise henüz gelişmekte olan bir pazar olduğu görülüyor. Ancak; geçmişi son 4 yıla dayanan sosyal ve sürdürülebilir temalı tahviller ise kayda değer tutarda yaklaşık 50 milyar dolar seviyelerinde hacme ulaşıyor.

2018 yılı için beklentiler ise yeşil/sürdürülebilir ve sosyal tahvillerin 140-180 milyar dolar bandında gerçekleşmesi yönünde.

Bu yapıda ihraçların ülkemizde henüz nispeten yeni bir pazar olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle son iki yıl içerisinde bu alanda bir aktivite gözlemliyoruz. Bankamız, 2016 ve 2017 yıllarında gerçekleştirdiği yeşil ve sürdürülebilir tahvil ihraçları ile Türkiye’de bu piyasanın öncüsü oldu. İhraçlarımızın her ikisi de sorumlu yatırımcılar tarafından da ilgi görerek daha geniş bir yatırımcı tabanına ulaştı. Bununla beraber, sürdürülebilirlik alanında etkin faaliyetlerimizi destekleyen bir kaynak imkânı yarattı. En önemli çıktılardan bir diğeri sağladığımız krediler ile yaratılan etki oldu. Bankamızın kapasite gelişimi açısından değerli olurken sektörde de yol açıcı bir araç oldu.

Yurtiçi piyasada ise 2017 yılında YDA Holding, Bankamız sürdürülebilir danışmanlık şirketi Escarus danışmanlığıyla ilk yeşil ve sürdürülebilir yurtiçi tahvil ihracını TL cinsinden gerçekleştirmiştir.

Bu alandaki bir diğer önemli husus hedeflenen etkinin ölçümü ve şeffaf bir şekilde yansıtılmasıdır. TSKB, her iki tahvilin de etki ve kullandırım raporlarını yayınlamıştır. 2018 yılında etki ve kullandırım raporumuza Ernst & Young tarafından bağımsız denetçi uygunluk görüşü alınmıştır. Dünyada ve ülkemizde ihracı gerçekleştirilen tahvillerin çevresel ve sosyal etkilerinin görülmesi, ihraççının ve yatırımcının nasıl bir faydaya aracı olduğunun somutlaştırılmasını sağlayacaktır. Bu durumun da ayrıca ihraç için motivasyon yaratacak bir değer olduğu görüşündeyim. Etkinin ölçümü ve takibini bankalar sahip oldukları kapasiteleri ve tecrübeleri ile sağlıklı bir şekilde yapabileceklerdir. Bu doğrultuda, sürdürülebilir tahvil piyasasının ülkemizde de dünyada örnekleri görüldüğü gibi bankaların desteği ve öncülüğü ile gelişmesinin mümkün olacağı inancındayım.