search
Burcu Ünüvar
Burcu Ünüvar
Diğer Yazıları

Velev ki Çiçek!

Velev ki Çiçek!

Geçen yıl 8 Mart için bir yazı kaleme almıştım. Oradan bir alıntı ile başlamak istiyorum bu yıl.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü; Birleşmiş Milletler tarafından tanınan ve yaygınlaştırılmaya çalışılan bir anma ve farkındalık günü. Konunun popülerliğinin giderek artması, farkındalığı yükseltirken, içeriğin yer yer daha yüzeysel ele alınması gibi yan etkileri de beraberinde getirebiliyor. Oysa mevzuyu; ‘kadınlar ofsaytı bilmez, paralel park yapamaz, her kadın bir çiçektir’ dar üçgeninden çıkartıp tartışmak gerek. Popülerlik; farkındalık için bir vesile olabilir ancak çözüm için yeterli değil.

Şimdi izninizle geçen yıl kaldığım yerden devam edeyim. Diyelim ki kadınlar çiçek! Bir bakalım mı efendim o çiçeğe nasıl davranılıyormuş?

Önce küresel bazı rakamlar vermek istiyorum. Seçtiğim rakamlar ilk etapta özellikle finansal göstergeler ya da doğrudan makro iktisadi durum ile ilgili olmayacak. 

• Yeni Zelanda’da yapılan ve 6000 akademisyenin performansını kapsayan bir çalışmaya göre, kadın akademisyenler aynı performansı gösterdikleri erkek akademisyenlere göre kariyerleri boyunca ortalama 400 bin dolar daha az kazanıyorlar. 

• Card, DellaVigna, Funk ve Iriberri (2020) tarafından bu yıl Ocak ayı içerisinde yayınlanan bir araştırmaya göre kadın araştırmacıların makalelerinde, kabul çıtası erkek yazarlarınkine göre daha yüksek kalıyormuş. 

• Dünya sanat piyasasında, el değiştiren sanat eserlerinin sadece %11’i kadın sanatçılara ait ve bu rakam son on yıl içerisinde gerileme göstererek bu noktaya gelmiş. 

• Kaynakçada bulabileceğiniz Harvard Business Review makalesinin aktardığı bir araştırmaya göre, aynı teste girip benzer skorlar alan erkekler ve kadınlara performansları sorulduğunda, erkeklerin kendi performanslarını olanın %33 üzerinde tahmin ettiği anlaşılmış.

Yukarıdaki örnekleri özellikle seçtim. İlki, sorsanız toplumsal cinsiyet yönünden bütün dertlerini çözdüğünü varsayacağımız gelişmiş bir ülke olan Yeni Zelanda’dan. İkinci örnek, doğası gereği çalışanlarının eğitim seviyesi nedeniyle toplumsal cinsiyet sorunlarının sınırlı olmasını bekleyeceğimiz bir sektör olan akademiden. Üçüncüsü nedense kadınlarla pek özdeşleştirilen sanat camiasından. Dördüncüsü ise davranışsal bir konu.

Bu örneklerin bize verdiği mesaj oldukça net: Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, derece olarak toplumdan topluma değişebilmekle birlikte, küresel anlamda bir sorun.

Bu saydıklarımın üzerine psikolojik ve fiziki şiddeti, eğitim hakkından mahrum olmayı, eğitim alsa bile işgücüne katılamamayı ekleyin. Yazdıklarım buzdağının görünen yüzü, yazmadıklarımı da siz söyleyiverin. Sonuç insani olarak hiç iç açıcı değil. İşte bu yüzden cinsiyetler arası eşitlik ve denklik, amasız-fakatsız bir talep ve haktır.

AMA (FAKAT, LAKİN), illa ki bunu iktisadi olarak gerekçelendirmek isteyen, işin parasal boyutunu görmeden ikna olmayan varsa, onlara da verecek rakam bol ve rahat bulunuyor. Türkiye’den örnek vereyim: Türkiye eğer şu anda %40’ın altında seyreden kadınların işgücüne katılım oranını OECD ortalaması olan %65’e çekebilirse, 2025’e kadar büyümesine ek %20 katkı sağlayabilecek.

Üretim faktörlerinin hangisini yarıya ayırıp kullanıyorsun da, beşeri sermayeyi kadın-erkek diye ayırasın ki? Kalkınmaya giden, çağdaşlığa giden yolun elele yürünmesi gerekiyor. Peki kabul, servet gelişimine giden yolun da! 


Kaynaklar 

https://www.rnz.co.nz/news/national/407945/women-in-research-losing-thousands-compared-with-male-counterparts 

https://voxeu.org/article/gender-neutrality-economics-role-editors-and-referees 

https://www.artagencypartners.com/women-study-museums/ 

https://hbr.org/2019/12/why-dont-women-self-promote-as-much-as-men 

http://www.mckinsey.com.tr/arastirma-ve-yayinlarimiz/WomenMatterTurkey2016Report.pdf