search

Altın Perde: Tiyatro

İçinde yaşadığı gerçek dünyaya ait ne varsa bir çırpıda kurtularak, kendi kişiliği ile ilgisi olmayan bir karakterin kıyafetlerini giyerek perde arkasının karanlığında korkusuzca ve emin adımlarla ilerledi. Nefesini tutarak perdeyi açtı… Ve sahne! Şimdi söz ondaydı ve adeta kafesinden kurtulmayı başaran bir kuş gibi özgür ve cesur hissediyordu kendini. Karşısında pür dikkat onu izleyen seyirci kitlesiyle tekrarı ve aracısı olmayan bir serüvende baş başaydı. Sahnede olmak hem çok zor hem de tarifi mümkün olmayacak kadar güzel bir duyguydu onun için.

İnsanoğlunun varoluşundan bu yana insanla iç içe olan sanat dallarından biri olan tiyatroyu; Turgut Özakman çok sade ve anlaşılır bir söz ile tanımlıyor:

“Tiyatro, insanı insana, insanla ve insanca anlatma sanatıdır.”

Toplumları bir araya getiren, dönemin kültürel ve sosyal özelliklerini yansıtarak toplumun yaşadığı sorunları ele alan, eğlendirirken düşündüren ve yön veren tiyatro, eğitici bir rol üstlenmekte ve toplumların kalkınmasında önem arz eden bir sanat dalı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Kalkınmayı ekonomik boyutunun yanı sıra kültürel ve sosyal boyutlarıyla da ele alan UNESCO(Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü)’nun, kültürün sürdürülebilir kalkınmaya katkısını ölçebilmek amacıyla oluşturduğu CDIS (Kültür ve Kalkınma Göstergeleri) metodolojisinde de tiyatro ve diğer sanatsal faaliyetlere katılım, sanat eğitimi ve sanatsal faaliyet alanlarının dağılımı göstergeler arasında yer almaktadır.

Peki en özel sanat dallarından biri olan “Tiyatro” ve yaklaşık 57 yıldır 27 Mart’ta dünyanın pek çok yerinde kutlanan Dünya Tiyatrolar Günü nasıl ortaya çıkmış?

Tiyatro teriminin “temsil edilen eser” anlamında kullanılan Yunanca “theatron” kelimesinden geldiği ve tiyatronun ilk olarak Eski Yunan’da bağ bozumu tanrısı “Dionysos” adına yapılan dinsel törenlerle ortaya çıktığı bilinmekte.

Dünya Tiyatrolar Günü ise UNESCO tarafından kurulan Uluslararası Tiyatro Enstitüsü’nün 1962 yılında aldığı kararla ilan edilmiş. Her yıl 27 Mart’ta pek çok ülkede tiyatro ustalarınca hazırlanan bir bildiri sahnede okunmakta ve ücretsiz oyunlar sergilenmekte.

Tiyatroyu simgeleyen maskelerin anlamı: Maskelerden gülen yüzün insanlığın içinde bulunduğu durumu anlamsız ve komik bulduğu için alaycı bir tebessümle gezen filozof Demokritos’u; ağlayan yüzün ise insanlığın durumuna acıdığı için asık yüzle dolaşan filozof Herakleitos’u simgelediği bilinmekte.

 

Türkiye’de tiyatro nasıl bir gelişim gösterdi?

Türkiye’de tiyatro salonu sayısı son on yılda yıllık ortalama %20 oranında; oynanan tiyatro eseri sayısı %27 oranında büyüme kaydederken; seyirci sayısının aynı dönemde %11 oranında arttığı izlenmektedir. Oynanan eserlerin %85’i yerli eserlerden oluşmaktadır.

 

Tiyatroyu diğer sanat dallarından farklı kılan en önemli özelliği oyuncuların oyun bitiminde büyük bir gururla, başı dik ve umutlu gözlerle, el ele seyirciye selam vermesi. Tiyatroya emek veren bir oyuncunun alkış sesleri arasında seyirciyle karşılıklı olarak paylaştığı o heyecan ve mutluluğun tarifi olmasa gerek…

Pek çoğumuz tiyatroyla uzak olduğunu düşünse de William Shakespeare’in de söylediği gibi aslında hepimiz en büyük tiyatronun içindeyiz:

“Dünya, büyük bir tiyatro sahnesi gibidir. Herkes bu sahnede rolünü oynar, rolü bitince de bu sahneyi terk eder.”

Tiyatroya emek ve gönül veren büyük ustalarımızın ve tiyatronun olmazsa olmazı tiyatrosever seyircilerimizin Dünya Tiyatrolar Günü kutlu olsun! Daha nice ustaların yetiştiği ve tiyatroseverlerin yeşerdiği günler görmek dileğiyle…