search

16 Ekim Dünya Gıda Günü: Gıdamızın Geleceği Üzerine Düşünmek İçin Bir Fırsat

Sofralarımızda her gün tükettiğimiz gıda ürünlerinin her birinin hikayesi var ve biz bu hikâyenin yalnızca küçük bir kısmına tanık oluyoruz. Gıdanın; üretimden, tüketime, paketlenmesinden, depolanmasına ve doğaya atık olarak geri dönüşüne kadar süren uzun yolculuğunda pek çok aktör devreye giriyor ve “gıda sistemi”ni oluşturuyor. Dışarıdan bakıldığında sorunsuzca işleyen bir makine gibi görünen bu sistem, aslında içerisinde pek çok kırılganlıklar barındırıyor. Her yıl 16 Ekim’de Dünya Gıda Günü’nü kutlarken, bu kırılganlıkları gündeme getiriyor ve gıda güvencesinin kalkınma gündemine kesiştiği konuları tartışıyoruz.

Fırsat bu fırsat, gıda üretimi ve tüketiminin gezegenimiz ve insanlığın geleceğine yönelik oynadığı büyük rolü etraflıca detaylandıralım: 

• Uluslararası Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) yeterli beslenemeyen kişi sayısının toplam nüfusa oranının 2030 yılında 2019 yılındaki %8,9 seviyesinden %9,8’e yükseleceğini öngörüyor. Öte yandan, Uluslararası Gıda Politikası Araştırma Enstitüsü’nün (IFPRI) araştırması, dünyada kişi başı gıda tüketiminin iklim krizi etkisiyle %4,6 oranında gerileyebileceğini gösteriyor.(1)

Yani daha az gıda arzıyla daha çok insanı doyurmak zorunda kalacağımız günler kapıda.

• FAO’nun tahminlerine göre artan nüfusun gıda ihtiyacını karşılayabilmek için, dünya gıda üretimi 2050 yılına kadar %60, kullanılabilir su miktarı ise %15 oranında artmak durumunda. Bununla birlikte, 2025 yılına kadar 1,8 milyar insanın kişi başı yıllık 500 metreküpten daha az su mevcudiyeti olan “kesin kıtlık” altındaki bölgelerde yaşayacağı ve dünya nüfusunun 3’te 2’sinin yıllık kişi başı 500-1.000 metreküp arasında su mevcudiyeti olan su kıtlığı altındaki bölgelerde yaşayacağı tahmin edilmekte.

Dolayısıyla, tarımsal üretime artan talebe karşılık, gittikçe azalan su kaynakları gıda güvencesinin sağlanabilmesine karşı büyük bir risk faktörü oluşturmakta. 

• Dünya genelinde toplam arazinin %37’si tarım için kullanılırken, gezegenimizde yer alan toprağın %33’ü çölleşme sonucu yok olmuş durumda. Toprak kaymasının mahsul rekoltesinde %50 oranında kayıp yaratabileceği ve ağaçsızlaşma ve erozyon kaynaklı ekonomik kaybın yıllık 1,5 ila 3,4 trilyon euro arasında değişebileceğine dikkat çekiliyor.(2)

Toprak varlığındaki kayıplar, gıda üretiminin sürdürülebilir yöntemlerle gerçekleştirilmesinin önemini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Peki çözümü nerede aramalı? Elbette, pek çok araştırma çözüm olarak sürdürülebilir tarım pratiklerinin yaygınlaştırılmasını savunuyor. Tarımsal üretimin sürdürülebilirliği konusu ise tarım istihdamında kapsayıcılığı destekleyebilmesi yönüyle toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısından ayrı düşünülemeyecek bir noktada. Zira, Dünya Bankası’nın istatistiklerine göre dünyada kadın istihdamının %25’i tarım sektöründe çalışmakta. Ülke grupları bazında incelendiğinde ise en düşük gelirli ülkeler grubunda kadınların %79’u tarımsal aktiviteleri birincil geçim kaynağı olarak göstermekte.

Ancak, kadın üreticilerin tarım arazisi ve sermaye gibi kilit üretim faktörlerine, işçi çalıştırma, girdi satın alma ve ürünlerini pazarlama imkanlarına erişimi oldukça kısıtlı.(3) Halbuki, kadınların tarımsal üretim faktörlerine erişimi erkeklerle eşit seviyede olduğu durumda, kadın emekçiler tarımsal hasadı %20-30 arasında artırırken, gelişmekte olan ülkelerin tarımsal üretimini %2,5-4 arası artırmayı başarıyorlar.(4) Aynı çalışmanın sonuçlarına göre, kadınların tarımsal üretimi artırmaları, dünyada açlıkla mücadele eden kişi sayısının %12-17 arasında düşmesine katkı sağlıyor.

Öyleyse, 16 Ekim Dünya Gıda Günü’nde soframızdaki gıdaların besleyici içeriği ve zengin çeşitliliğini kutlarken, bir yandan da gıda güvencesi üzerinde kuvvetlenen iklim ve biyoçeşitlilik krizi kaynaklı etkiler ve bu etkilerle mücadele için çözüm yolları üzerine düşünelim. Tabii ki bu çözüm yollarının kapsayıcılıktan geçtiğini akılda tutarak.


(1)International Food Policy Research Institute. IMPACT Projections of Food Production, Consumption and Hunger to 2050. doi:https://doi.org/10.7910/DVN/BMPQGN

(2)ELD Initiative. (2015). The Value of Land: Prosperous Lands and Positive Rewards Through Sustainable Land Management

(3)Razavi, S. (2009). The Gendered Impacts of Liberalization: Towards "Embedded Liberalism"? United Nations Research Institute for Social Development.

(4)Asian Development Bank; FAO. (2013). Gender Equality and Food Security.