search
Can Hakyemez
Can Hakyemez
Diğer Yazıları

Beyaz petrol ile tanıştınız mı?

Dünya genelinde artan nüfusa bağlı olarak tüketilen enerji miktarı da yükselirken, fosil yakıt rezervlerinin azalması kaçınılmaz bir hale geldi. Bu olası arz kısıtına ek olarak içten yanmalı motor kullanan taşıtların sera gazı miktarlarının fazla olması nedeniyle de elektrikli araç üretimi ve kullanımına doğru bir yönelim oldu. Elektrikli araçlar sera gazı etkilerine karşı alternatif bir çözüm olmanın yanı sıra ulaşımı daha sessiz, daha çevreci ve daha ekonomik hale getirdi. Ocak 2018’de çalışma arkadaşımız Cem Avcıoğlu'nun “Elektrikli Araçlar: Sandığınızdan Daha Yakınlar” başlıklı blog yazısında da belirttiği gibi, birçok ülkede hükümetler ve belediyeler elektrikli araç dönüşümünü hızlandıracak düzenlemeler getirdi ve getiriyor. 2000’li yıllarda hayatımıza giren elektrikli araçlar 2017 yılı itibarıyla yaklaşık 1.150.000 adet seviyesine ulaştı. Siz bu yazıyı okurken, trafikteki elektrikli araçların sayıları artmaya devam ediyor.

Elektrikli araç sayısının yıllar içinde artması ile bu araçlarda kullanılan yeniden doldurulabilir pil teknolojilerinin de önemi arttı. Hem yenilenebilir enerji sistemlerinde hem de elektrikli araçlarda yüksek güce sahip olan lityum-iyon bataryalarının ham maddelerinden biri olan ve “beyaz petrol” diye adlandırılan lityum, bu özelliği ile dünyadaki tüm ülkelerin de ilgi odağı haline geldi.

 

Lityum düşük yoğunluğa sahip bir metal olup yerkabuğunda bulunma sıklığı bakımından 25. sırada yer alıyor.(1) Tüm metaller içinde en hafifi olan lityumun üretiminin ağırlıklı olarak pegmatitler, sedimanter kayaçlar ve tuzlu su rezervuarlarından gerçekleştiği biliniyor. Lityum, doğrudan metal olarak değil, daha çok metal alaşımlarında bir bileşen olarak kullanılıyor.

Yapılan araştırmalara göre dünya genelinde yaklaşık 47 milyon ton lityum rezervi var ve bu rezervlerin %66’sı tuzlu su rezervuarlarında bulunuyor. Dünyanın en yüksek lityum rezervine sahip olan Bolivya’da bulunan Salar de Uyuni yatağındaki lityum, yüksek buharlaşma oranına sahip olduğu için üretim maliyeti az ve bu sebeple de çok rağbet görmesi bekleniyor. En büyük lityum tuz havzası ise 3.000 km2 büyüklüğü ile Şili’nin kuzeyinde yer alan Salar de Atacama bölgesinde yer alıyor. Yapılan araştırmalar sonucunda, dünyada bulunan lityum rezervlerinde son yıllarda kayda değer bir artış gerçekleştiği görülüyor. Bolivya ve Arjantin’in ardından dünyanın en büyük lityum rezervlerine sahip ülkeler Şili, ABD ve Çin olarak öne çıkıyor.

Peki, beyaz petrol neden bu kadar önemli? Fosil yakıtları terk etme arayışı ile birlikte üretilen temiz enerjinin depolanmasının önemi gün geçtikçe artıyor. Lityum iyon piller ise boyutlarına göre oldukça büyük miktarda enerji depolama kapasitesine sahip oldukları için tercih ediliyor. Bu yüzden, enerji depolamada çığır açan ve elektrikli araçlar için kritik öneme sahip lityum iyon teknolojisini geliştirip yaygınlaştırmak, hava kirliliğini azaltmaya yönelik küresel stratejiler için de önemli bir seçenek haline geliyor.

Önümüzdeki yıllarda lityum eksenli coğrafi bir bakış ile Güney Amerika’nın öneminin daha da artacağı söylenebilir. Yeni bir teknoloji oluşana dek, beyaz petrol olarak adlandırılan lityum, ekonomik olarak büyük bir avantaj sağlayabilir. Bu bağlamda sizlerin ilgisini yukarıdaki haritada görüleceği üzere Latin Amerika ülkelerine çekmek istiyorum. Şili ve Bolivya gibi ülkelerin isimlerini yakın zamanda daha çok duyacak gibiyiz.

Yukarıdaki haritada Türkiye için gösterilen bir lityum rezervi yok. Tuz havzalarının lityum kaynağı olduğunu biliyoruz. Bu durumda, kurumaya yüz tutmuş olan Tuz Gölü, acaba Türkiye’nin dünyada lityum konusunda söz sahibi olmasına yardım edebilir mi; ne dersiniz?


(1)Akgök, Y.Z., Şahiner M., “Dünyada ve Türkiye’de Lityum”, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, Haziran 2017.