Su Ürünleri Sektörünün Bugünü ve Geleceği
Açlık 2000’li yılların başından bu yana gerilemiş olsa da küresel düzeyde bir sorun olarak varlığını sürdürüyor ve nüfus artışı ile beraber gıda talebi de artış gösteriyor. FAO verilerine göre 2050 yılında dünya nüfusunun beslenebilmesi için gıda üretiminin iki katına çıkması gerekecek.
Ülkelerin gelişmişlik düzeyi arttıkça hayvansal protein tüketimi de artıyor. Türkiye’de günlük kişi başına 104 g toplam protein tüketilirken, bunun %30’u hayvansal %70’i bitkisel kaynaklı.
Su ürünleri, A, D, B ve K vitaminlerinin yanı sıra kalsiyum, fosfor ve zengin mineral içeriği ile insan beslenmesinde yüksek ve nitelikli besin değerine sahip önemli bir hayvansal protein kaynağı olarak öne çıkıyor. Bu yönüyle balık üretimi açlık, yetersiz beslenme ve yoksullukla mücadelede önemli rol oynuyor. Nitekim; FAO verilerine göre tüketimi en hızlı artan et çeşidi olan balık üretiminde 1691’den bu yana yaşanan büyüme, nüfus artışının iki katı.
Üç milyardan fazla insan, geçimlerini sağlamak için deniz ve kıyılardaki biyo-çeşitliliğe bağımlı. FAO’nun 2018 yılı Ağustos ayında yayınladığı Dünya Balıkçılık ve Su Ürünlerinin Durumu raporuna göre, balık üretiminde artışın sağlanmasında balıkçık yönetim rejimlerinin güçlendirilmesi, zarar ve ziyanın azaltılması, yasadışı balıkçılık, deniz ve diğer kaynakların kirlenmesi ve iklim değişikliği gibi sorunlarla mücadelede devamlılık arzeden ilerlemelerin önem taşıdığına dikkat çekiliyor. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi (SKH) 14 “Sürdürülebilir kalkınma için okyanusları, denizleri ve deniz kaynaklarını korumak ve sürdürülebilir kullanmak” başlığındaki alt hedefler de; deniz kirliliğinin azaltılması, deniz ve kıyı ekosistemlerinin sürdürülebilir şekilde yönetilmesi ve korunması, sağlıklı ve üretken okyanusları elde etmek amacıyla bu ekosistemlerin iyileştirilmesi için harekete geçilmesi, 2020’ye kadar balık stoklarını mümkün olan en kısa zamanda eski durumuna getirmek ya da en azından biyolojik karakteristiklerine göre maksimum sürdürülebilir ürünü verecek seviyelere ulaştırmak için aşırı avlanma, yasa dışı, kayıt dışı ve kural dışı balıkçılık ve doğaya zararlı balıkçılık uygulamalarının sona erdirilmesi, bilime dayalı yönetim planlarının uygulanması, küçük çaplı balıkçıların deniz kaynaklarına ve piyasalarına erişimlerinin sağlanması gibi çeşitli konuları kapsıyor.
Dünyada azalan balık stoklarına bağlı olarak, su ürünleri talebinin karşılanması için su ürünleri yetiştiriciliği yapılıyor ve böylece deniz ve iç sulardaki alanlar da ekonomiye kazandırılmış oluyor. FAO 2016 verilerine göre dünya su ürünlerinin %47’lik kısmı, Türkiye’de ise su ürünleri üretiminin %44’lük kısmı yetiştiricilikle sağlanırken, hem dünyada hem de Türkiye’de yetiştiriciliğin payının hızla arttığı dikkat çekiyor.
Zengin su kaynaklarına sahip Türkiye’de, kişi başı su ürünleri tüketimi Avrupa ülkelerinin oldukça gerisinde olduğundan, su ürünleri sektörünün geliştirilmesi ülkemizdeki hayvansal protein tüketiminin artırılması açısından önem taşımaktadır. Sektör aynı zamanda artan hayvansal protein tüketimi ile gelişmekte olan ülkelere, sağlıklı beslenme trendinin etkisi ile de gelişmiş ülkelere ihracatı artırmak açısından önemli bir potansiyele sahiptir. Tarım ve Orman Bakanlığının verilerine göre Türkiye’nin su ürünleri ihracatı hızla artmış, 2017 yılı itibarıyla 851 milyon ABD doları seviyesindeyken, 2018 yılında %13 artarak 959 milyon ABD dolarına çıkmış durumdadır.
Ziraat Mühendisleri Odası verilerine göre Türkiye; toplam su ürünleri üretimi ile dünyada 30. sırada, AB ülkeleri içinde ise ilk beş arasında yer alıyor. 2018 yılı Aralık ayında İstanbul Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçılar Birliği tarafından yapılan açıklamada, ihracatta 2023 hedeflerine ulaşıldığı, bu nedenle sektörün 2023 yılı ihracat hedefinin 4 milyar ABD doları olarak revize edildiği belirtildi. Görünen o ki su ürünleri sektörü önümüzdeki dönemlerde de gündemdeki konular arasında yer alacak.
Bunlar da İlginizi Çekebilir



