Dünya Yaratıcılık ve İnovasyon Günü Kutlanıyor
İnsani gelişimin her alanında yaratıcılık ve inovasyonun rolüne ilişkin farkındalığı artırmak amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) 21 Nisan tarihini Dünya Yaratıcılık ve İnovasyon Günü, aynı haftayı da Dünya Yaratıcılık ve İnovasyon Haftası olarak kutluyor. Bugün bu özel güne ilişkin çeşitli alanlara veriler üzerinden kısaca göz gezdirirken, bunların sürdürülebilir kalkınmaya katkılarını artırmak için neler yapılabileceğini de tartışmak anlamlı olacaktır.
Deloitte’nin geçtiğimiz yılın Haziran ayında yayınladığı bir rapor, “yaratıcı sektörler”i tanımlarken, Türkiye’nin de dahil olduğu 9 büyük ekonomide bunların gelişimini de inceliyor. Buna göre reklamcılık, tasarım, mimari gibi alanları kapsayan bu sektörler, 9 ülkede sağladıkları istihdamı 2011’den 2018 yılına kadar 4 milyon artırarak 20 milyona çıkarttı.(1) 9 ülke arasında Japonya ve İngiltere’de bu sektörlerin toplam istihdam içerisinde sırasıyla %11,9 ve %9,6 olan payları dikkat çekerken, Türkiye’de bu oran %2,1 ile çalışmaya dahil edilen ülkeler arasında en geride kalıyor. Görece düşük kalan orana karşın 7 yıl içerisinde 392 binden 604 bine tırmanan istihdam rakamı güçlü bir büyümeye işaret ediyor. Aşağıdaki grafik Türkiye’de söz konusu istihdamın meslek gruplarına göre dağılımını gösteriyor.
Bireysel yaratıcılık ve beceriyi temel alan “yaratıcı sektörler”, yalnızca tüketicilere geniş bir yelpazede ürün ve hizmet sunmakla kalmıyor, diğer birçok sektöre de girdi sağlıyor. Dayanıklı tüketim başta olmak üzere imalat sanayi içerisinde tasarımın artan önemi, yaratıcı rollerin diğer sektörlerde yarattığı etkiye dair kayda değer bir örnek sunuyor. Öte yandan, özellikle birçok hizmet ve ürünün erişilmesi zor hale geldiği salgın sürecinde bilişim teknolojilerinin getirdiği inovatif çözümler, kısa vadede bunları tüketicilerin ayağına getirirken, uzun vadede müşteri deneyimini zenginleştirici etkiler bıraktılar. Özellikle bilişim teknolojilerinden doğan inovasyonlar, süreçte oluşturulan yeni bilginin bağlantılı sektörlere de nüfuz etmesiyle ekonominin genelinde olumlu sonuçlar yaratıyor.
Yaratıcı ekonominin birçok öğesinin hızla dijital ortama geçmesinin yanı sıra bilgi teknolojileri beceri setinin genel olarak iş hayatında elde etmekte olduğu güçlü konum, bu durumu gözeten eğitim politikalarının inşasını da zorunlu kılıyor. Eurostat 2019 verilerine göre, Türkiye’de 16-74 yaş aralığında temel düzeyde ve üzerinde dijital becerilere sahip bireylerin oranı %36. Söz konusu oran, Türkiye’yi kuruluşun çalışmasında kendine yer bulan 36 ülke arasında 31’inci sıraya koyarken, AB ortalamasının 22 yüzde puan altına işaret ediyor.
Dijitalleşme ve yaratıcı sektörler her geçen gün daha çok kesişiyor. Yapay zekâ ve nesnelerin interneti gibi teknolojilerin yaygınlaştığı bu süreçte, Türkiye’nin ve diğer gelişmekte olan ülkelerin rekabetçiliklerini koruması ve büyüyen küresel pastadan pay alabilmeleri beşeri sermaye konusundaki adımlarına bağlı olacaktır. Konunun daha detaylı olarak incelendiği Dijitalleşme ve Yeşil Teknolojiler adlı raporumuza linkten ulaşabilirsiniz.
(1) Deloitte (2021). The Future of the Creative Economy