Yapay Zekâ ve Sanat: Yeni Bir Yaratıcılık Dönemi
Yapay zekâ teknolojisinin hızla ilerlemesi, sanat dünyasında yeni bir dönemin başlangıcını müjdeliyor. Geleneksel sanat anlayışını sorgulayan ve yaratıcılığın sınırlarını genişleten yapay zekâ, sanatçılar için yeni bir donanım imkanı sunuyor. Ancak, bu yeni teknolojinin sanatın doğası ve değeri üzerindeki etkileri, birçok tartışmayı da beraberinde getiriyor.
Yapay zekâ tarafından üretilen sanat eserleri, genellikle algoritmaların ve veri analizinin bir ürünü olarak görülüyor. Ancak, bu eserlerin gerçek bir yaratıcılığın ifadesi olup olmadığı konusunda farklı görüşler bulunuyor. Bazıları, yapay zekâ tarafından üretilen eserlerin sadece teknolojik bir yenilik olarak değerlendirilmesi gerektiğini savunurken, bazıları ise bu eserlerin sanatın evriminde önemli bir adım olduğunu düşünüyor.
Yapay zekâ ile yapılan ilk sanat çalışmaları, 1960'ların sonlarında Harold Cohen tarafından geliştirilen AARON adlı programla başladı. Cohen, AARON'u yaratırken, temel nesneler, fizik ve çizimin temel teknikleri hakkında bilgiyle donattığı ve bu bilgileri kullanarak insan karar verme sürecini taklit eden eserler üretti. AARON, 1974 yılında Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley'de ilk kez sergilendi ve eserleri Londra'daki Tate Gallery'den San Francisco Modern Sanat Müzesi'ne kadar birçok müzede yer aldı.(1)
Gerçek anlamda sanat eserleri üreten yapay zekâ sistemlerinin gelişimi daha sonraki yıllarda hız kazandı. Derin öğrenme ve genetik algoritmalar gibi yeni teknolojilerin ortaya çıkmasıyla birlikte, yapay zekâ ile sanat alanında çığır açan çalışmalara imza atıldı. Özellikle görsel sanatlar bu alanın başında yer aldı. Çeşitli uygulamalarda kullanılan stil transferi metodu ile, bir görselin tarzı analiz edilerek benzer tarzda yeni eserler üretilebilmeye başladı. Yapılması uzun yıllar süren bir Mona Lisa tablosunun farklı versiyonlarını dijital ortamda birkaç saniye içinde elde edebilir olduk. Son olarak geldiğimiz noktada, Open AI’ın sektördeki dev adımları ile, girdiğimiz basit metinler üzerinden Dell-E ile görseller üretebiliyor, diğer bir ürünü Sora ile çok gerçekçi videolar oluşturabiliyoruz. (2) Yapay zekâ görsel sanatlarda o kadar gerçekçi işlere imza atmaya başladı ki Boris Eldagsen'in fotoğrafı "Pseudomnesia: The Electrician", 2023 Sony Dünya Fotoğraf Ödülü'nü kazandığında jüri üyeleri bu eserin yapay zekâ ile oluşturulduğunu fark etmemişti. (3)
Yaratıcı yapay zekâ (Generative AI) ve derin öğrenme (Deep Learning) teknolojileri sentezinde sanatta bir sürdürülebilirlik de söz konusu oldu. Artık benzer türde eserler bu teknoloji ile farklı versiyonlara türetilebiliyor. Yapay zekâ algoritmaları, müzik notaları ve desenlerini analiz ederek yeni melodiler ve şarkılar oluşturabiliyor, hatta ses analizi yapılmış ve şu an hayatta olmayan bir sanatçı, belirlenen bir eseri seslendirebiliyor.. Analiz edilen eserlerin karakteristiğinde, yapay zekâ yeni eserler üretebiliyor, daha da ileri gidersek, arabesk türünde olan bir şarkıyı, operaya bile çevirebiliyor.
Edebiyat alanında da yeni ilham perisi olan yapay zekâ, belirli bir tarzda veya konuda yazılmış metinleri analiz ederek buna benzer yeni metinler oluşturabiliyor, şiir veya hikayelerin dilbilgisel yapısını analiz ederek benzer tarzlarda yeni eserler üretebiliyor. Yine benzer şekilde, yapay zekâ 3D modelleme yazılımları ile birlikte kullanılarak benzersiz heykeller ve tasarımlar oluşturabiliyor.
Her geçen gün yeni bir yapay zekâ uygulaması hayatımıza girerken, film sektörü de güzel bir çalışma alanı olarak öne çıkıyor. LTX Studio gibi platformlar, film yapımcılarının senaryo yazma, storyboard oluşturma, animasyon ve görsel efektler gibi birçok aşamada yapay zekâdan yardım almasını sağlıyor. (4) Videoların manipüle edilmesini sağlayan deepfake tekniği ile bir kişinin görüntüsünü veya sesini başka birinin üzerine yerleştirerek videolar oluşturulabiliyor. Bir süre sonra oyuncuların filmde gerçekten yer alıp almadığını sorgulayacağız gibi duruyor.
Biraz da rakamlara değinecek olursak, 2023 yılında, Amerikalıların yüzde 27'si en az bir yapay zekâ tarafından üretilmiş sanat eseri gördüğünü belirtiliyor ve yüzde 76'sı, yapay zekâ tarafından üretilen sanatın gerçek anlamda sanat olarak kabul edilmemesi gerektiğini düşünüyor. Sanatçıların yüzde 74'ü ise yapay zekâ sanatını etik bulmadığını ifade ediyor. (3) Birçok kişi gerçek yaratıcılık ve duygusal içerikten yoksun olarak görüyor, verilen zaman ve emeğin, eserin asıl değerini oluşturduğunu düşünüyor. Bununla beraber, bu eserler şaşırtıcı maddi değerlere de ulaşabiliyor. En çarpıcı örnek, 2018 yılında Obvious Art Collective tarafından oluşturulmuş ve "Obvius Art" serisinin bir parçası olan "Edmond Belamy'nin Portresi" olup, 432 bin dolara alıcı buldu.(5) Bu eser yapay zekânın ürettiği en yüksek değerli eser satışı oldu. Tabii şu an için...
Yapay zekâ ile sanat arasındaki ilişki hem sanat dünyasında hem de teknoloji alanında önemli tartışmalara neden oluyor. Ancak, yapay zekâ ile üretilen sanat eserleri, insanlara yeni bir bakış açısı sunuyor ve sanatın geleceğini şekillendirmede önemli bir rol oynuyor. Bu yeni teknolojilerin sanat dünyasına etkisi, ilerleyen yıllarda daha da belirgin hale gelecek. Kimileri bu eserleri insan yaratıcılığını tehdit edici olarak görürken, kimileri ise yeni bir sanat formu olarak değerlendiriyor. Yapay zekâ ile üretilen sanat eserlerinin, sanatın erişilebilirliğini artırabileceği ve sanatın sınırlarını genişletebileceği ise yadsınamaz bir gerçek.
(1) The First A.I.-Generated Art Dates Back to the 1970s. https://www.smithsonianmag.com/innovation/first-ai-generated-art-dates-back-to-1970s-180983700/.
(3) AI Art Statistics: The Ultimate List in 2024. https://academyofanimatedart.com/ai-art-statistics/
(5) Obvious Art Collective: https://obvious-art.com/